dikizcilik kültürü
Octavio Paz, daha dilimize çevrilmemiş olan bir kitabında, çağımızın düşkünlüğünü "imge tapıncı" diye niteliyor. "İmge" sözcüğü ile anlatmak istediği de sinema, televizyon, afiş... gibi gözle ilişkili sanatlar ya da becerilerdir. Bu bakımdan çağımız, keyfine düşkün bir çağ sayılabilir. Bu keyif düşkünluğüne
Reklam
Final +4
"Beklenen kurtuluş günü gelmediğinde Nefillerin seni suçlayabilecekleri hiç aklına gelmedi mi? Hank bir sürü vaatte bulundu ve o vaatler yerine gelmeyince hiç kimse Hank'i suçlamayacak. Artık liderleri sensin. Bu kampanyanın yüzü sensin, Melek," derken ciddiydi. Gözlerimi tavana diktim. Evet, bunu düşünmüştüm. Bugün istemeyeceğim kadar çok düşünmüştüm.
Sayfa 37 - Pegasus Yayınları
Hayat Nektarı
Bugün belki de aylar sonra ilk defa boğazımdan sıcak bir çorba geçti. Buğday çorbası. Annem ne çok sever, eve geldiğim günlerde benim için ne hevesle yapardı. Ve bugün ilk defa boğazımdaki yumru kayboldu; tekrar yaşıyor gibi, hiçbir şey değişmemiş gibi oturdum, çorbayı içtim. Annem öldü. Beraberinde benim de koca bir parçam yitti. Acı baklayı
Tarihte Eğilim
Bir tarihçi, "hiçbir kuşak, bir önceki kuşağı, tarih de kendisinii kesinlikle tekrarlamaz; değişiklik tüketilemez, her şey yenidir" derken haklı olabilir. Ama, tarihin eğilimleri, her zaman tarihte belirli bir süreklilik de sağlarlar. Birbiri ile çelişir gibi görünen bu durum, gerçekte tarihteki hareketliliği, dirikliğin (dinamizmin) göstergesidir. Tarihte sürekli görünen hiçbir şey değişikliğin aşındırıcı etkisinden kurtulamadı gibi, ne kadar birdenbire ve şiddetli olursa olsun, hiçbir değişiklikle de geçmiş ile bugün arasındaki sürekliliği tam anlamıyla bozamaz. Aslında tarih, bir anlamda, değişiklik ile sürekliliği çatışmasından başka bir şey değildir.
“Bir kısmımız ölüme az çok “bilerek” gitmişti: Hayatımda bana silahlı mücadele propagandası yapan ilk kişi olan sınıf arkadaşım Mahir (Çayan); “hocam” sözcüğünü herkese yönelik bir seslenme sözcüğü olarak kullanmayı huy edindiğine tanık olduğum ilk kişi, Sinan (Cemgil); tanışmamış olsak bile bugün hâlâ içimizi yakan Hüseyin (Cevahir); uzak diyarlardan Ernesto (Che); 1970’lerin sayısız jîyan’ı, Denizler... Ama onlardan önce de bir kısmımız, belki Nâzım’ın Bakû’da kendi kendine uyguladığı türden bir sorgulamayı kendilerine uygulamışlarsa da, ölüme gitmek gibi bir duyguları en azından ön planda olmaksızın öldürüldüler: Vedat Demircioğlu, Taylan (Özgür), Malcolm X... Çatallanma derken, onların katledilmesiyle içime düşen kurttan söz ediyorum: İşte hayatta kalanın burkuntusuyla ilgili o ünlü ruhsal durum. Hep benle kaldı, kemirdi, daha önce de yazmıştım: Bizler, işçi sınıfıyla ve halkla birlikte hareket etmeyi seçtiğini söyleyenler, sakın bu aklı “her şeyi” göze alamadığımız için benimsemiş olmayalım meselesi... 70’li yıllarda 1871’in Paris Komünü’nü öğrenip 68’i Necmiye Alpay
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.