Yedikıta tarih meraklılılarının takip etmesi gereken bir dergi. Ama herkesin tarihi bilmesi gerekli bir durum olduğundan herkesin takip etmesi gereken bir dergi..
Demirhindi bitkisini ve şerbetini ilk defa bu dergide gördüm. Alaeddin Keykubatın nasıl tahta çıktığını nasıl bir sultan olduğunu bilmiyordum. Öğrendim.
Envarul Aşikin kitabının ne anlattığını bilmiyordum. İsmini duymuşluğum vardı ama okumak gibi bir düşüncem yoktu. Bu dergideki yazı merakımı cezbettirdi. Kitap elime geçtiğinde okumayı düşünüyorum.
Ben yeni şeyler öğrendim bugün bu dergiyle
"Bugün ne öğrendim?"
"Bugün dünkü hayatımdan bir adım bile olsa ileriye gidebildim mi?
"Bugün insanlara bir katkıda bulunabildim mi?"
Sorduğum bu sorular her gece gün içinde yaptıklarımı sorgulamamı ve ertesi güne daha enerjik uyanmamı sağlıyor.
Bana üç kişi say deseler di, hakkını veren idol, şair
kalemi Allah için tutan;
Mehmet Akif
Necip Fazıl
Sezai Karakoç
Derim,
Artık üçü cem olur, orada ne mısralar döner ne muhabbet kaynar…
Ölümün azameti gibi bir şey yok, her şey ölümü hatırlatırken unutabiliyorum , hayırlı bir haber beklediğim gözümden sakındığım birisinin de bugün tedavi olamayacağını öğrendim, ölüm kokar her yer.
Bana her fırsatta;
-‘’Savruk ölüm sana senden daha yakınken neden misafirperver değilsin nasıl muamele görmek istiyorsan öyle olsana… ‘’diyin dostlar
Sade bir dille kaleme alınmış bir kitap. Duygusallaştığım içi kitapla ilgili yorum yapamayacağım. Ancak bende buruk bir anısı var. Tüyap Kitap Fuarı'nda yazarla aynı gün imza günümüz vardı. İmza günüm bittikten sonra, standları gezerken fark ettim kendisini. Sanırım şahsi standıydı. Önünde kimsenin olmadığını görünce, yanına uğradım ve yazar kimliğimi belli etmeden, imzalı kitabını aldım. Açıkçası samimi ve içten tavırları, onun orada öylece beklemesinin yanlış olduğunu düşündürdü. Bugün ilk kez bana kitap imzaladığını ve emeğe ve edebiyata saygılı bir insanla tanışmanın kendisini çok mutlu ettiğini söyledi. Hatta kitabı imzalarken telefon numarasını ve mail adresini de eklediğini gördüm. Küçük bir sohbetimiz oldu. Sıcacık bir insandı ve bir o kadar da yüce gönüllü. Ne yazık ki, tesadüf eseri, geçtiğimiz aylarda hayata veda ettiğini öğrendim. İlk etapta bir yakınımı kaybetmiş kadar üzüldüm. Işıklar içinde uyusun...
Bugün ne anladım biliyor musun ben ne kadar çok sevdiğini, hatta ne kadar çok saydığın.. Beni gülüşünden öpünce olan mutluluklarını.. Küçük çocuğu sever gibi sevişinin beni ne denli hoşnut ettiğini.. Ele ele tutuşup birbirimizin ellerini daha da sıkmamızın bize güç verdiğini.. Kafamı göğsüne koyduğumdaki hissettiğim huzuru hiçbir yerde bulamadığımı ve yıllardır hayatıma kim girerse girsin aslında hep seni beklediğimi.. Ah birde bugün 'Saye' nin" gölge demek olduğunu öğrendim ve ben artık senin Sayende 'olmak istiyorum.. ✨
Bana yumuşak huylu olmayı aynı zamanda da haksızlık karşısında dik durmamı öğreten, bilinçli, çevresine saygılı davranmayı, büyüklerine saygıda kusur etmemeyi, daima sevgi ile kalmayı öğreten ilk öğretmenim annem bugün bana; kızım o güzel ellerinden bir sarma yesek ne güzel olur dedi. Ben yerimi annemden öğrendim. Sonra dedim ki üslubun güzelse eğer dikeni gül eder, üslubun güzel değilse de anlattığın gül çiçek değildir. Muhatabımız gerek çocuk gerek büyük olsun insanın ifade edici dilini etkili kullanabilmesi gerekiyor. Bencil, egoist dili kullanmak yerine kalpleri yumuşatacak, iki insanın arasında muhabbeti sürekli kılacak dil ile konuşmak ve üslubun kimliğimiz olduğunu unutmamak elzemdir.