"Sayılan ve sevilen Sultan, Yüce Şehinşah, Doğu'nun ve Batı'nın Hükümdarı, İslam'ın ve Müslümanların temel direği, Dünyanın ve Ahiretin Medarı iftiharı, Fetihler Babası, Yüce Tanrı'nın Halifesinin tek dayanağı" bir gece yarısı, alelacele, bir yolun kenarına gömülü verdi. O gün bugün kimse mazarını bulamadı. Tarihçiler böylesine güçlü bir hükümdarın, duasız, törensiz, gözyaşsız gömüldüğü ne görülmüştür ne duyulmuştur, diye yazdılar."
Manisa günlükleri
Bugün bir süredir gitmek istediğim, merak ettiğim bir yerden bahsedeceğim 22 Sultanlar Türbesi... Yirmi İki Sultanlar (Şehzadeler) Türbesi, Manisa'nın tam göbeğinde Yarhasanlar'ın doğusunda binaların arasında bulunuyor. İşgal yıllarında Manisa yangınında türbenin yanındaki Şehzade Mustafa cami malesef yıkılıp kaybolmuş. Türbenin kim tarafından, hangi tarihte yaptırıldığına dair kesin bir bilgi yok. II. Murad zamanında Saray-ı Amire ile aynı tarihte yapıldığına dair kayıtlar mevcut ise de, Hatuniye Camii’ni yaptıran II. Bayezıd’ın oğlu Şehzade Şehinşah (1490-1503) tarafından yaptırıldığı kaydedilmektedir. Yirmi İki Sultanlar (Şehzadeler) Türbesi 1445-1595 yılları arasında Manisa’da valilik yapan şehzadelerin ölen kız ve erkek çocukları adına yapılmıştır. Türbe, Sara-ı Amire’nin bahçesinde bulunan binaların bakımsız ve harap duruma düşmesi; kapısının olmaması, bazı bölümlerinin yıkılması ve sıvalarının dökülmesi üzerine 1704-1705 tarihleri arasında kapsamlı olarak bakım ve onarım görmüştür. Türbenin 1714, 1848, 1883-1884 ve son olarak 1980 tarihlerinde bakım ve onarımdan geçirildiği söylenmektedir. Yirmi İki Sultanlar (Şehzadeler) Türbesi’nde sekiz şehzade, ondört sultan sandukası bulunmaktadır. Türbede meftun olan şehzade ve sultanların hangi şehzade ya da hükümdar çocuklarına ait olduğu bilinmemektedir. Türbenin güneyinde kaybolan caminin yerine konteynerdan bozma bir bayan mescidi apartman dairesindem bozma da bir erkek mescidi bulunmakta. Manisa'daki tarihi eserler Amasya'daki gibi birgün nefes alır mi bilinmez ama.. O günü sabırsızlıkla bekledikleri aşikar...
"Sayılan ve sevilen Sultan, Yüce Şehinşah, Doğu'nun ve Batı'nın Hükümdarı, İslam'ın ve Müslümanların temel direği, Dünyanın ve Ahiretin Medar-ı iftiharı, Fetihler Babası, Yüce Tanrı'nın Halifesinin tek dayanağı" bir gece yarısı, alelacele, bir yolun kenarına gömülüverdi. O gün bugün kimse mazarını bulamadı. Tarihçiler böylesine güçlü bir hükümdarın, duasız, törensiz, gözyaşsız gömüldüğü ne görülmüştür ne duyulmuştur, diye yazdılar.
239 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
HUKUKUN SOPA GİBİ KULLANILMASI KONUSUNDA BİR İNCELEME
Osmanlı’da tahta çıkmadan önce şehzadelerin çocuk yapma hakkı bulunmamaktadır. Abdülaziz’in henüz şehzade iken bir çocuğu olunca onun anası Pertevniyal Sultan bu çocuğun, yani torununun öldürülmesine gönlü razı olmaz. Ve çocuğu anası ile birlikte tavan arasına saklar fakat çocuğun burada arkadaşsız büyümesine de gönlü razı değildir. Ruslardan
Meyyale
MeyyaleHıfzı Topuz · Remzi Kitabevi · 2019708 okunma
Melikşah’ın ölümü
"'Sayılan ve sevilen Sultan, Yüce Sehinşah, Dogu'nun ve Bati'nin Hükümdarı, islam'in ve Müslümanlarin temel diregi, Dünyanin ve Ahiretin Medar-o iftihari, Fetihler Babasi, Yüce Tanri'nin Halifesinin tek dayanağı" bir gece yarısı, alelacele, bir yolun kenarına gömülüverdi. O gün bugün kimse mezarini bulamadi. Tarihçiler böylesine güçlü bir hükümdarin, duasiz, törensiz, gözyassiz gömüldügü ne görülmüstür ne duyulmustur, diye yazdilar.
Ey Şehînşahê Muazzam kasidesi
Kasidenin tümünü bir mektupla Molla Gorani’ye Şeyh Ehmed gönderiyor. Goranî de bunu Sultan Fatih’e tercüme ediyor. Fa­tih’in çok hoşuna gidiyor ve Cizîrî’yi İstanbul’a davet ediyor. Fakat Cizîrî, teşekkürle, kendi vatanından ayrılmak istemedi­ğini bildiriyor. Bunun üzerine Fatih onyedi bin gümüş akçeyi Cizre’ye gönderiyor. Şeyh Ehmed de, o parayla bugün türbesinin bodrumunda olduğu Cizre’deki cami ve medreseyi inşa ediyor. İşte, Kürtçede bir Osmanlı padişahının nasıl övüldüğünü bu­gün Kürtçeyi yasak eden canavarlar okusunlar da utansınlar. İsterim ki, ben de Kürtçe yazdım diye cezalandırılayım ve böyle- ce vahşetleri büsbütün insanlığa açıklansın!
“Bizim Osmanlılar neden Sadi gibi bir adam yetiştirememişler?" Divan edebiyatını, tezkireleri, Evliya Çelebi'yi, Cevdet Paşa'ya kadar parça parça düşündü. "Sadi Acemcenin en güzel numunesini vermek iddiasında... Peki ama, Fuzuli, Nedim, neyi vereceklerdi? Arapça mı, Acemce mi, Türkçe mi? Bir aşiretten cihangirâne bir devlet
"Bizim Osmanlılar neden Sadi gibi bir adam yetiştirememişler?" Divan edebiyatını, tezkireleri, Evliya Çelebi'yi, Cevdet Paşa'ya kadar parça parça düşündü. "Sadi Acemcenin en güzel numunesini vermek iddiasında... Peki ama, Fuzuli, Nedim, neyi vereceklerdi? Arapça mı, Acemce mi, Türkçe mi? Bir aşiretten cihangirâne bir
"Bizim Osmanlılar neden Sadi gibi bir adam yetiştirememişler?" Divan edebiyatını, tezkireleri, Evliya Çelebi'yi, Cevdet Paşa'ya kadar parça parça düşündü. "Sadi Acemcenin en güzel numunesini vermek iddiasında... Peki ama, Fuzuli, Nedim, neyi vereceklerdi? Arapça mı, Acemce mi, Türkçe mi? Bir aşiretten cihangirâne bir
Sayfa 366 - 13Kitabı okudu
“Sayılan ve sevilen Sultan, Yüce Şehinşah, Doğu'nun ve Batı'nın Hükümdarı, İslam'ın ve Müslümanların temel direği, Dünyanın ve Ahiretin Medarı iftiharı, Fetihler Babası, Yüce Tanrı'nın Halifesinin tek dayanağı" bir gece yarısı, alelacele, bir yolun kenarına gömülü verdi. O gün bugün kimse mazarını bulamadı. Tarihçiler böylesine güçlü bir hükümdarın, duasız, törensiz, gözyaşsız gömüldüğü ne görülmüştür ne duyulmuştur, diye yazdılar.”
"Sayılan ve sevilen Sultan, Yüce Şehinşah, Doğu'nun ve Batı'nın Hükümdarı, İslam'ın ve Müslümanların temel direği, Dünyanın ve Ahiretin Medarı iftiharı, Fetihler Babası, Yüce Tanrı'nın Halifesinin tek dayanağı" bir gece yarısı, alelacele, bir yolun kenarına gömülü verdi. O gün bugün kimse mazarını bulamadı. Tarihçiler böylesine güçlü bir hükümdarın, duasız, törensiz, gözyaşsız gömüldüğü ne görülmüştür ne duyulmuştur, diye yazdılar.
Güneşin doğduğu topraklardaki Basra'dan Uzak Batı'da, Mağrib'deki (Cezayir) Biskra'ya dek tüm topraklar büyük bir durgunluğun pençesinde öylece uzanıyordu. Bugün bu alan Ortadoğu olarak adlandırılıyor; fakat bir zamanlar adı Osmanlı İmparatorluğu idi. Halkı çok çeşitli ırklardan Araplar, Rumlar, Ermeniler, Kartlar ve Yahudiler