Allah, başkaldır ya kulum demiş ve insan onun cennetine başkaldırmış. Allah, başkaldır ya kulum demiş, insanların bir kısmı başkaldırmış. Onlar Allah indinde mutlu kişiler olmuşlar, bir kısmı, yani çoğunluğu Allah’ın emrine uymamış, Allah onlara cehennemini vermiş. İnsan kendine, kendi yüreğine, kendi korkusuna toptan başkaldırmadıkça, insan soyu bundan da beter olacak, aşağılanacak, zulüm, korku iliklerine işleyecek, insanlıktan çıkacak, bir solucandan da mutsuz olacak. Solucanın gözü yok, kulağı, ağzı, dili yok, insanın var. İnsan soyu başkaldırmayı, yemek, içmek, yaşamak, uyumak, çocuk yapmak gibi bir yaşama biçimi yapmazsa bugünden de bin beter olacak, içi boşalacak, duymayı, düşünmeyi, sevmeyi, sevişmeyi, dostluğu, arkadaşlığı, göğün, yerin, kurdun, kuşun, akarsuyun, tanyerindeki ışığın, yürekteki sıcaklığını unutacak. Allah buyurdu ki ben sizi yarattım ki başkaldırasınız, siz beni dinlemediniz, önce kendinize, sonra başka insanlara, sonra her şeye, her şeye boyun eğdiniz, ne buldunuz, ne öğrendinizse, ne yarattınızsa hepsi boyun eğme üzerine oldu. Ve boyun eğdiniz, ve boyun eğdiniz, ve boyun eğdiniz, boyun eğmeyi, yemek yemek, su içmek, sevişmek gibi bir yaşam biçimi yaptınız. Ve de öldünüz. Ve de solucandan beter oldunuz. Daha da olacaksınız...
Hüsameddin hemen kalkıp eve gitti, evindeki eşyasından ne varsa, para pul, kap kaçak ve kadınların süs eşyalarına varıncaya dek ne bulduysa alıp getirdi, önüme koydu. Gilistra köyünde de tıpkı cennet bağına benzer bir bağı vardı. Hemen onu da satıp parasını pabuçlarımın içine döktü. Böyle bir padişah kendisinden bir şey istediği için yerlere kapanıyor, ağlayıp sızlıyor, Allah’a şükürlerde bulunuyordu. — Evet, Hüsameddin. Ben Allah’ın inayetinden ve erlerinin himmetinden öyle ümit ederim ki bugünden sonra en olgun velilerin gıpta ettiği bir makama erişecek, temiz kardeşlerin kıskanıp sevdiği bir kişi olacaksın. Her ne kadar Allah erleri hiçbir şeye muhtaç değiller, hiçbir şeyden fakirlik çekmez ve iki dünyadan ellerini çekmişlerse de; sevilen kişi, ilk adım olarak sevenin sevgisini ve dünyayı; ikinci adım olarak da Allah’tan başka her şeyi terk etmesiyle imtihan eder. Çok isteyen mürit hiçbir şekilde muradına yol bulmaz; ancak kulluk ve bol bol yemek yemekle bulunabilir. “Verenler, Allah’tan korkanlar, fenalıktan çekinenler” âyeti Sıdk-ı Ekber’in (Ebu Bekir Sıddık) bayrağının nişanıdır. Çok sadık, doğruların da bu Sıddık gibi olmaları lâzımdır. Şeyh’inin yolunda altınlarını feda eden her mürit ve âşık başını da feda edebilir. Dünyada içtenlikle inanan ve her türlü ikiyüzlülükten arı duru olmuş âşıklar kalmamıştır.”
Reklam
"Bu kitap en azlarındır. Belki de onlardan hiçbiri yaşamıyor daha. Onlar, benim Zerdüşt'ümü anlayanlar olacaklar : kendimi, daha bugünden işitilecek kulaklar bulanlar ile nasıl karıştırabilirdim ki? Ancak öbürgündür benim olan. Kimileri öldükten sonra doğar. Kişinin beni anlamasının, hem de zorunlukla anlamasının koşulları, —bunları pek iyi bilirim. Benim yalnızca içtenliğime, tutkuma dayanabilmek için, düşünsel konularda katılık kertesinde dürüst olması gerekir kişinin. Dağlarda yaşamaya, alışkın olması gerekir— çağın siyasetinin ve halkların çıkarcılıklarının sefil gevezeliğini kendi altında görmeğe. Aldırmaz olmuş olması gerekir, hiç sormaması gerekir, doğruluk yararlı mıdır diye, bir kötü kader olup çıkar mı diye... Bugün kimsenin sorma yürekliliğini göstermediği sorulara sertliğin verdiği yatkınlık; yasaklanmış olana yüreklilik; labirente önceden-belirlenmişlik. Yedi yalnızlıkta edinilmiş bir deneyim. Yeni bir müzik için yeni kulaklar. En uzaklar için yeni gözler. Şimdiye dek sağır kalınmış doğrular için yeni bir vicdan. Ve yüce üslubun iktisat istemi: gücünü, heyecanlanmalarını derli-toplu tutmak... Kendi kendine saygı; kendi kendine sevgi; kendi kendisi karşısında koşulsuz bir özgürlük... İşte! Bunlardır benim okurlarım ancak, benim sahici okurlarım, benim önceden belirlenmiş okurlarım: geri kalan neye yarar ki —geri kalan, insanlıktır yalnızca.— Kişinin, gücüyle, ruhunun yüksekliğiyle, insanlığa tepeden bakması gerekir —hor görüşüyle..."
"Bugüne kadar yaşadığın her şey ayrı bir hikayedir. Bugünden sonra yaşayacakların ise ayrı bir hikaye.
169 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
"951'de bir denizde, genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün..." Nâzım'ın "Otobiyografi" şiirinde geçer bu dizeler. Kitap ve belgesel tam da bu noktadan sonrayı anlatır. Nâzım, 1951'de vatanı terk eder, sürgün hayatı başar. O yıllarda yaşadıkları, yazdıkları, yaptıkları kimi zaman derinlemesine, kimi zaman yüzeysel bir şekilde
Nazım
NazımCan Dündar · İmge Kitabevi Yayınları · 2005561 okunma
864 syf.
10/10 puan verdi
Özbek Klasiği sayılan kitap iki ciltten oluşuyor. Türkiye'de ilk defa Ötüken Yayınevi ''Yıldızlı Geceler'' ismiyle basmış. Sonra eserin orijinal ismi olan Son Timurlu olarak değiştirilmiş. Kitap Babür'ün Andican, Semerkand'dan Hindistan'a uzanan savaş, aşk, ilim ve düşünce hayatını edebi bir dille anlatıyor. Uzunluğuna bakmayın bir oturuşta
Son Timurlu
Son TimurluPirim Kadirov · İleri Yayınları · 200962 okunma
Reklam
TURGUT UYAR’IN “BÜYÜK SAAT”İ M.NİHAT MALKOÇ Kalem erbabı, ölümü tutsak eden yiğittir. Bir şair son nefesini verince değil, aslında okunmayınca ölür. Şairi öldüren şey; nefes alsa da, almasa da her halükârda yok farz edilmektir. Türk şiirinin, duruşu sessiz olsa da, gür sesli şairlerinden biriydi Turgut Uyar… İç dünyasındaki çalkantıların dış
ALİ ÇOLAK’IN GÜNLÜK GÜNEŞLİK ŞARKILAR’I M. NİHAT MALKOÇ Nurullah Ataç’ın “ben’in ülkesi” olarak tanımladığı ‘deneme’ benim favori türlerimin başında yer alır. Onda bambaşka bir içtenlik bulurum. Bu tür bana alabildiğine samimi ve sıcak gelir. Denemenin meyvelerinin her biri bir kalem tecrübesinin kâğıda yansıyan hâlidir. Deneme türünün
Rendekar düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. Ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim? Galata'da Yelkenci Hanı bitişiğinde ikamet eden Uzun İhsan Efendi mi, yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra, sözgelimi İzmir'de oturan mahzun ve şaşkın adam mı?
Sayfa 237 - İletişimKitabı okudu
Bugünden sonra kalbim daha fazla acıyacak, Ama yıpranmayacağım. Daha çok aklıma geleceksin. Ama aklımı yormayacaksın. Seni daha fazla seveceğim mesela, Ama kendimi kaptırmayacağım. Daha fazla özleyeceğim. Yanımda olsan da Daha fazla bakacağım sana, Ama, gözlerine değil. Daha fazla umutlanacağım. Belki de, daha fazla cesaret toplayıp, Seni sevdiğimi söyleyeceğim. Yunus E. Dilsizmen
Reklam
“Kız yanıma oturuyor, kollarını boynuma doladı, göğüslerini bana yasladı, beni öptü, soğuk dilini ağzıma sokuyor. Ayağa fırladım. Hızlı düşün beynim, beni bu durumdan kurtar sevgili beynim, bir daha olmayacak, söz veriyorum. Kiliseye döneceğim. Bugünden sonra hayatım tatlı bir pınar gibi akacak.”
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.