Son zamanlarda sık sık Pedro'yla geçirdiğim güzel günleri anıyorum, sanırım birini seven, sonra da kaybeden herkese böyle olur; kötüler unutulur, hoş şeylerse kolay kolay ölüp gitmez.
Beni ilgilendiren dört şey vardı:
Kitap okumak, sinemaya gitmek, step dansı ve resim yapmak.
Sonra bir gün yazmaya başladım, kendimi soylu ancak acımasız bir efendiye bir ömürlüğüne zincirlediğimi bilmeksizin.
Korku, herhangi pahalı bir psikiyatristin söyleyeceği gibi, depresyondan kaynaklanır, ama depresyon, aynı psikiyatristin bir vizite ücreti daha ödeyerek yaptığınız ikinci ziyarette size söyleyeceği gibi, korkudan kaynaklanır.
Farkında olmayan birinin fotoğrafını çekmek, kişinin mahremiyetine bir tecavüz, bir hırsızlıktır. Fotoğrafçının ruhlarını çalmaya yeltendiğini sanarak kameralardan kaçan o Afrikalıları çok iyi anlıyorum.
Belki de siz kendisiyle hiç konuşmayan insanlardansınızdır. Yani yüksek sesle. Belki de bunu salt delilerin yaptığına inanıyorsunuz. Şahsen, sağlıklı bir şey olduğunu düşünüyorum. Böylece kendi kendinle dostluk da edebilirsin: Karşı çıkacak kimse olmadan atıp tutmakta ve sisteminden bir sürü şeyi çıkarıp atmakta serbestsin.
"Çoğu intiharın nedeni de bu zaten. Biri sana işkence ediyor. Onu öldürmek istiyor ama yapamıyorsun. Onca acı, sırf onları sevdiğin için; onları sevdiğin için de öldüremiyorsun. Sen de kalkıp kendini öldürüyorsun."