Adalet iyi bir şeymiş eskiden
Az bulunan iyi bir şey.
Şimdi herkes onu arıyor
Bulan, bilen yok ama
Bana adaleti sormayın
Çalınan 28 yılımı, işkencelerden
Gövdeme yerleşen yaraları
Ruhumda akan kan ırmaklarını
İnsanı yıkım ve hayal kırıklığı olarak tariflememi
Hayata duyduğum sevginin kılıç keskinliğiyle
Bedenimi biçmesini
Sevdiklerimi kaybetmemi, bu kaybı
Bin kez şiddetli hissetmeyi
Öfkenin sürekli yoklayan bir duygu olmasını
Bundan kurtulmanın gerekliliğini...
Şöyle hayata gülen, ölümle kafa bulan, aklına eseni yapan, sevmesini bilen, ateş gibi, iyi bir kadın bul kendine. Böyle kadınlar da var, üstelik korunaklı burjuva hayatının yüreksiz ürünlerinden çok daha fazla hazırlardır seni sevmeye.
Alkame Atarıdi, ölüm döşeğinde iken oğluna şu vasiyetlerde bulunmuştur: Evladım dosta ihtiyacın olduğunda; hizmet ettiğinde seni koruyan, dostluk ettiğinde seni süsleyen, oturup kalktığında sana faydası olacak kişilerle dostluk et. Yardım elini uzattığında senin uzattığın elden daha faydalı olan ellerle oturup kalk. İyiliği gördüğünde kıymetini bilen, kötülüğünü gördüğünde onu örten, bir şeyi istediğinde sana veren, sustuğunda halini merak eden, musibet geldiğinde yanında olan, konuştuğunda bunu doğrulayan, tartıştığında seni haklı bulan kişilerle muhabbet et.
Hayat sadece mutlu olmaktan ibaret değil...
Faydalı olmak...
Merhametli ve duyarlı olmak...
Dürüst ve samimi olmak...
Önyargısız olmak...
Açık ve hoşgörülü olmak...
Samimi ve içten olmak...
Bilen değil öğrenen...
Bulan değil arayan olmak...
Sadece kendin değil, diğer insanların, tüm canlıların yaşamında bir fark yaratabilmek için insan olmanın gerektiği gibi, cömertçe yaşamış olmak...
Hiç kimse başkalarına vererek fakir olmadı...
Kalbin için yapabileceğin en değerli şey, eğilip yerde olanların elini tutup kalkmasına yardımcı etmek...
Yaşamında her nerede olursan ol, etrafındakileri yükselterek yüksel...
Üzerlerine basarak değil.
1980 sonrasında, darbecilerin arka bahçesi ve destekçilerince iddia edilen özgür ve liberal yaşam biçimi, o kısa zaman dilimi içinde şiiri de metalaştırmaya başladı. Taştan yağ çıkarmayı bilen kapitalizm ve medya, şiir ve şairden bir rant sağlamanın yolunu buldu. Televizyonlar, radyolar, reklam magazinleri, gazeteler boy boy resimler ve albenili sunumlarla şair ve şiirleri pazarladılar. Müzik eşliginde şiir dinletileri, şiir klipleri, şiir kaset ve CD'leri, şiir saatleri gibi- şiire ve şaire yakışmayan- uygulamalar, metalaşma ve metalaştırma sürecini hızlandırdı. Buna bir'meta furyası’ desek yanlış olmaz, üstelik 1980 öncesinde edebiyat, şiir ya da sanatin hiçbir dalında, hiçbir ölçüde görülmemiş türden... Böyle olunca da, binlerce kötü şiir ortalığı kaplamış oldu. Az okunan iyi şiire, en azından o süreç içinde, yaşamını marjinal olarak sürdürme seçeneği kaldı. (Zaten iyi şiir, 'toplumsal bellek ve zaman'la yerini bulan ve bir kenarda elmas gibi bekleyen şiir degil midir?)
Sayfa 24 - 12 Eylül ve ‘80’ Sonrası ŞiirKitabı okudu
Yazar eserini hem eleştirmiş hem de savunmuş. Savunduğunu aynı zamanda eleştirmesi dikkat çekiciydi. Kadınlar Mektebi eserini müstehcen bulan birine nedenini sorduklarında cevap verememesini, Yunanca konuşarak bilgiç görünmeye çalışan birini eleştirmesi de güzeldi. Yazarı ve eserini hatta eserlerini bilen birinin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
...düşünmekle gerçekleri bilen doğruları bulan bir varlıktık kesindi ki, hepimiz vebalı olmalıydık, yani vebalıydık, topluma karışmamız işte bu yüzden yasaklanmıştı, işte bu yüzden kapıda kilit vardı.
''Yazdıkların şiir değilse kalsın”
…
“Aklınla yapayalnız baş başa
Nice alevli geceler geçtin”
…
“Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla”
Cahit Zarifoğlu
Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok
esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
....
Siyasi İslam’ın Atası: Osmanlı Uleması
Yalnız Olan Yozlaşır
Sizce neden yozlaşan inançlar dünyanın her yerinde aynı etiklere sebep oluyor? Aslında anlaşılması güç değil, güç yozlaştırır. Şimdilik dünyayı bırakalım da son günlerde özellikle de sosyal medya fenomenleri sayesinde tekrardan alevlenen “Siyasal İslam” tartışmalarının özüne
"Bana bak, istediğin kadar boğazımı sık, beni susturamazsın. Şüphesiz seninki saman alevi gibi gelip geçici bir sevda, ama Güzelliğin hatırına bari bir dahaki sefer ağzının tadını bil. Hayatta senin bir burjuva kızıyla ne alıp vereceğin olabilir ki?Bırak onları. Şöyle hayata gülen, ölümle kafa bulan, aklına eseni yapan, sevmesini bilen, ateş gibi, iyi bir kadın bul kendine. Böyle kadınlar da var, üstelik korunaklı burjuva hayatının yüreksiz ürünlerinden çok daha fazla hazırlardır seni sevmeye."
"Yüreksiz mi?" diye itiraz etti Martin.
"Aynen öyle, yüreksiz. Saçma sapan laflarla kafalarına sokulmuş o küçük ahlaklarıyla lak lak konuşur, ama yaşamaktan korkarlar,"
Sayfa 334 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Yıllar önce izlediğim bir filmin ismini bulup hatırlamaya çalışıyorum ama yıllardır da bulamıyorum. Belki bilen ya da bir fikri olan vardır. Varsa lütfen yazın.
Hatırladığım kadarıyla genç bir müzik grubu şarkılarını piyasaya sürüp ünlü olmaya çalışıyorlar ama bir türlü başaramıyorlar. En son bir dalga dümen çevirip kendilerini öldü gösterip magazine haberlerini yaptırıyorlar dümenden. Sonra tüm ülkenin haberi oluyor ve ünlü oluyorlar. Hikaye bu şekilde bitiyordu nispeten mutlu bir sonla.
Yeni Entelektüeller kimdir? Düşünmek isteyen her insandır. İnsan hayatına aklın rehberlik ettiğini bilen ve kendi yaşamını değerli bulan ve onu güçsüzlüğün modern ormanında umutsuzluk eğilimine teslim etmek istemeyen herkes...