13 Eylül 2017 Çarşamba..."Karanlığı sevmiyorum. Çünkü hatırladığım ilk şey karanlık..." cümleleriyle başladı Shaula yolculuğum, 28 Eylül 2019 Cumartesi günü "Bu kitabın sayfalarını çevirerek, bu satıra kadar gelmiş olan sevgili okuyucu, en büyük teşekkürü sen hakediyorsun. Çünkü hayallerimizi paylaştık." cümleleriyle sona erdi.
Okumak Ve Tüketmek-1
Hangi kitabı, neden, nasıl, ne sürede okumalıyız soruları, her birimizin zaman zaman zihninde gezinen sorulardır. Çoğumuz tam anlamıyla aç kurtlarız. Hem o kadar açız ki, elimizden gelse, sürahiden süt döker gibi, kafatasımızı açıp içine kitapları aktaracağız. Ama bu mümkün olmadığı için, biz de bari gözümüzü doyuralım diye
1892’de İngiltere’nin sömürgesi altında olan Afrika’da doğan J.R.R. Tolkien henüz yüksekokula geçmeden dil üzerine kendini çok geliştirmiş. Eski Gal ve Fin dilleri üzerine eğitim görürken, zamanla kendi Elf dilini geliştirir. Düşünebiliyor musunuz kendi dilini yaratmış. 1.Dünya savaşının başlamasının ertesi yılı Tolkien, Oxford Üniversitesinin
BİR DERİN OKUMA DENEMESİ
Georges Perec’in Kayboluş’undan söz edilmişti. Hiç E harfi kullanmamış diye. Niyeyse aklıma geldi. Ardında Bilge Karasu varmış meğer. Perec bulanıklaşınca anladım. Kılavuz. Asıl oymuş aklımda. Zaten ne olacaktı ki ya Gece ya Kılavuz.
Bilge Karasu da hiçbir eserinde VE bağlacını kullanmamış ya, Perec işte onu
" Sevdim sevilmedim, seveni sevemedim canımdan böyle bezdim amaaaan..." çok sevdiğim Candan Erçetin şarkılarından birinde geçer bu söz. Dönün arkanıza bir bakın hele bu söze uyan bir hikâyeniz yok mu ?
İlla bir vakit olmuştur, deli gibi sevdiğimiz bizi görmemiştir, duymamıştır, yok saymıştır.. Ve muhakkak bizim görmediğimiz, duymadığımız görmezden geldiğimiz olmuştur. Acıttıklarımız ve acıdığımız anılar zaman zaman gelir bizi bir maziye götürür.
İşte kitapta anlatılan hikâye de böyle bir yaşanmışlığın üzerine yazılmış. Yazarın kendi hayatından bir kesiti başarılı bir üslup, farklı insan hikâyeleri ile zenginleştirilmiş anlatımını bize aktarımını sevdim. Sevdim evet ama bazı noktalarda tekrara düşülmesini, birçok yerde gereksiz tedaya girildiği için zaman zaman sıkıldığımı söylemeden geçmek istemiyorum.
Ben her zaman bu yolun çok başında olan, ilk kitabını henüz çıkarmış yazarları okumayı seviyorum. Zaman kaybı olarak asla görmüyorum. Sen okumazsan ben okumazsam yepyeni değerler nasıl ortaya çıkar? diye düşünüyorum.
Velhasıl; eksiği gediği ile keyifli bir kitaptı benim için.
Nuri Bülent Aytemiz belli ki bu yol sizin için uzun ve başarı öyküleri ile dolu bir yol olacak.. Yolunuz ışık dolu olsun...
Çim AdamNuri Bülent Aytemiz · Poesis Kitap · 202163 okunma
"Üç Yüzük göğün altında yaşayan Elf Kralları'na
Yedisi taştan saraylarında Cüce Hükümdarlar'a,
Dokuz Yüzük Ölümlü İnsanlar'a, ölecekler ne yazık
Bir Yüzük gölgeler içindeki Mordor Diyarı'nda
Kara tahtında oturan Karanlıklar Efendisi 'ne
Hepsine hükmedecek Bir Yüzük, hepsini o bulacak
Hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine
Şaşırtıcı ve kışkırtıcı bir eser “Terra Nostra”. Bu bitmek bilmeyen 1088 sayfalık romanında hem mekanlar, hem de zamanlar hareketliyken bizi sanki gotik bir tablonun içinde seyahate çıkarıyor Fuentes ve kutsal kitapların -ki burada özellikle Katolik inancı- emrettiğini, kibir, şiddet, şehvet içeren sahneler eşliğinde sorguluyor. Kusurlu dünyamızda
Bilimkurgu fantastik türünde bilindik bir yayınevi olan ithaki yayınlarında indirim olduğu bir gün yazarın Hiçbir Şey Göründüğü Gibi Değil kitabına rastladım. Konusunu okudum ilginç geldi, bir de bir baktım ki hiç yerli fantastik okumamışım. Sebebi biraz da ön yargı tabi. Buna da edebiyat mı deniyor falan. Alışmışız iç dünyamızı anlatan derin anlamlı, uzun, edebi cümlelere :)Neyse sipariş ettim yazarın tüm kitaplarını, hepsini de okudum.
"Gölgesiz Matiz"de on üç öykü bulunuyor. Her biri de birbirinden farklı temada ve tarzda. Fantastik, bilimkurgu, polisiye her telden var. kimisi uzaya çıkarıyor, kimisi sokak jargonu nedir onu gösteriyor, kimisi de tarkovski'den dem vuruyor. Her öyküde yazarın zengin hayal gücünü görüyoruz. Bu birbirinden güzel öyküler hiç sıkmıyor aksine sürüklüyor. Yazar bize edebiyatın eğlenceli olabileceğini ispat ediyor.
İç bunaltan, var oluş sancıları çeken, ilişkilerinde tutturamayan karakterler görmekten sıkılmıştım ki bu kitapla karşılaştım. İyi de oldu. " Bimilyonkafa", "Labas", "Akis", "İsmail Pelit Cinayeti" en beğendiğim öyküler.
Fazla detaya girmeyeceğim. Kitabın bende bıraktığı tesir çok güzeldi. Bittiğinde hüzünlenmiştim.
Ağlak, iç bunaltan öykülerden siz de sıkılmadınız mı?
Geç tanışmış olmanın hüznü ve geç de olsa iyi ki tanımışım demenin sevinci ile, karma bir duygu durumla bişeyler yazmaya çalışacağım.
Akıllılar dünyasının bir kıyısında, sisli bir dağ başına çöreklenmiş, dünyayı kendimce anlamlandırmaya çalışan bir deliyim. Akıllılardan çok farklı olduğumun bilincini her an taşıyarak, onları gözetliyorum.
Bir gün toprak sahibi geliyor. Geçimini tarladan sağlayan bütün köylüyü evinden yurdundan kovuyor. Böylece Joad ailesinin yaşama tutunma, ayakta kalma serüveni başlıyor. Eski bir kamyona ihtiyaci olacak eşyalarını , yiyeceklerini alıp uzun bir yolculuğa çıkıyorlar. Varacakları yerde yüzlerce isçi alımı olduğuna, çok para kazanacaklarına inanarak. Yol boyunca ceplerindeki az miktar parayla, karın doyuracak kadar olan yiyecekleriyle idare etmeye çalışıyorlar. Sadece onlar değil onlar gibi iş uğruna günlerce yol giden aileler var. Ancak gittiklerinde alacakları para bütün gün çalışıp o akşam yemek yiyebilecekleri kadardır. İş uğruna büyük hayallerle gittikleri yerde hep hüsrana uğrarlar, aile parçalanır. İnsanlar bir akşam karınlarını doyurabilmek için toprak sahiplerinin hakettiklerinden daha azını vermelerine razı olurlar. Kitap çok kısa bir zaman diliminde, uzun betimlemelerle geçiyor fakat o betimlemeler sizi öyle yaşanılanların, ortamin içerisine çekiyor ki asla sıkılmıyorsunuz. Okurken adeta Joad ailesinin yanındaymışım, onların yaşantısına ortakmışım gibi hissettim. En etkileyici , insanlığın hala bitmediğini, iyiliğin var olduğunu, elindeki en azı bile paylaşabilmenin yine yoksullara ait bir yeti olduğunu anlamamı sağlayan bölüm sonu oldu. Şimdiden okuyacak olanlara keyifli okumalar dilerim.
Gazap ÜzümleriJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 202035bin okunma
Jean-Paul Sartre : “Che, Çağımızın En Mükemmel İnsanı” demiştir....
"Che Guevara’ya ne kadar hayran olduğumu biliyorsunuz.Aslında onun sırf bir aydın değil, çağımızın en mükemmel insanı da olduğuna inanıyorum. Bir savaşçı, bir insan ve kuramlarını mücadele anındaki kişisel deneyiminden türeterek devrim davasını ileriye götürebilmiş bir
Kurulan 16 büyük Türk İmparatorluğu arasında
Devlet- i Aliyye, birinci sırada bulunuyor. Çünkü hem en uzun ömürlü olan, hem de dünyada 322 yıl lider devlet olan olarak hüküm süren sadece Osmanlı devletidir.
Merhabalar. Birazdan Yüzüklerin Efendisi serisinin okumuş olduğum 2. kitabını -İki Kule'yi- inceleyeceğim. Ama ondan önce söylemek istediğim birkaç şey var. Hepimiz biliyoruz ki 2001 yılının Aralık ayından bu tarihe kadar dünyanın en çok izlenen ve hasılat yapılan, 17 farklı dalda oscar ödülü olan film serisinin uyarlandığı kitaplar bunlar. Bazı
🇹🇷🇦🇿🇹🇷🇦🇿
Ermenistan teslim oldu!!
Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır
Ben Yakub gibiyim uzun yıllardır.
Onda Yusuf’umun kokusu vardır.
Ve hasreti gönlümde büyük
Türkistan kadardır.
Ayettir kitabımda, bayrağımda rüzgârdır
Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır.
Yavuz Bülent Bakiler 🌹