1876 Nisanında her tarafta beklenen Bulgaristan ayaklanması başladı. Kırım savaşı sırasında Rus casusluğu yapan (Naydankerof) isminde bir Bulgarın organize ettiği hareketin amacı, Rusya'nın da yardımıyla İstanbul'a kadar uzanan müstakil bir Bulgaristan kurmaktı. İsyanın plânı ise basitti. Köyler yakılacak, Türkler katledilecekti.
Sayfa 267Kitabı okudu
1967 / Bulgaristan
Hayatta sahip olduğunuz her şeyi kaybedebilirsiniz. Evinizi, işinizi hatta sevdiklerinizi. Fakat bir insanın hayatta kaybedebileceği en zor şey kimliğidir.
Reklam
. Kararlı kollektivizm savaşında önce insanın dostlarından birisi olan at elinden alındı ve yerine traktör vadedildi. (Sanki at iyi ve kötü günlerinde yaşayan bir dost, ailenin bir üyesi, canının bir parçası değilmiş de yalnızca tarlanı sürmeye yarayan bir araçmış gibi). Hemen ardından aynı inatla ikinci dostum, köpeğin peşine düşüldü. Köpekler kaydedildi, öldürüldü, çoğunlukla bölge amirliklerinin özel emriyle icaplarına bakıldı: Yollarına çıkan her köpeğe ateş ederlerdi. Sebep olarak sıhhi ve ekonomik sorunlar (iktisat!) değil, daha derin düşünceler ortaya atılırdı. Köpek radyo dinlemez, gazete okumaz, devlet kontroluna tabi olmayan bir vatandaş, vücutça kuvvetli ama kuvveti devlete değil, sahibini korumaya yarayan, köy sovyeti onun hakkında ne karar verirse versin, geceleyin kapıda bekledikleri zaman ellerinde tuttukları tevkif emrinde ne yazarsa yazsın, yine sahibini koruyan bir varlıktır. Bulgaristan'da 1960 da bütün vatandaşlara ciddiyetle köpek yerine domuz beslemeleri tavsiye edildi. Çünkü domuz kurallara bağlı kalmaz, elinde bıçak olan herkes için yağ demektir. Kaldı ki köpekleri kısıtlayan bu kurallar hiç bir zaman devlet düzenini koruyan nöbetçi ve bekçi çomarlarına teşmil edilmedi. .
Sayfa 359Kitabı okudu
Edirne'de Osmanlı'ya bağlılık yeminini İncil'e ve Kuran'a el basarak tekrarlayan Vlad Dracul serbest bırakılmıştır. Osmanlı'ya bağlı kalacağının güvencesi olarak da Vlad'ı ve Radu'yu rehin olarak bırakmıştır. Böylece o sırada on bir ya da on iki yaşında olan Vlad Dracula ile yedi yaşındaki kardeşi güzel Radu'nun Osmanlı topraklarındaki yaşamı başlamıştır. İki kardeş bir süre Kütahya'daki Eğrigöz Kalesi'nde tutuklu kaldıktan sonra önce Tokat'a, ardından başkent Edirne'ye götürülmüştür. Vlad 1448, Radu 1462 yılına dek Osmanlı topraklarında yaşamıştır. Edirne'den diğer rehinelerle birlikte sultanın maiyetinde Bursa'ya, oradan da Manisa'daki yazlık saraya götürülürler. Osmanlı'nın bu uygulaması, geleceğin Avrupa prenslerinin kendilerine bağlılığını sağlamak amacıyladır. Burada 2. Murad'ın oğlu, Vlad'dan bir yaş büyük ve gelecekte Fatih Sultan Mehmed ismiyle anılacak olan 2. Mehmed'in de içlerinde bulunduğu bir grup olarak 15. yüzyıl Osmanlı'sının en önde gelen öğretmenlerinden, bilim insanlarından eğitim almışlardır. 1443 yılında bir Haçlı ordusu toplanarak Osmanlı'yla savaşa girer ve seferin kışa uzaması ve Bulgaristan'ın coğrafi koşulları nedeniyle sonunda çekilseler de Osmanlı'ya karşı başarılı bir sefer gerçekleştirmişlerdir. Bunun sonucu olarak Lehistan Kralı ile Osmanlı Sultanı arasında imzalanan anlaşma Hıristiyanlara ayrıcalıklar kazandırırken rehinelerin de serbest bırakılmasını öngörmektedir, beş yıl boyunca birbirleriyle savaşmamak koşuluyla. Ne var ki sadece Sırbistan Despotu Brankoviç sözünü tutmuş ve oğulları evlerine dönebilmiştir.
Sayfa 282 - Ayrıntı Yayınları – 1. Baskı ~ 2013, İSTANBULKitabı okudu
Nihal Atsız Üzerine
lstanbul öğretmendeyken yüksek öğretmeni bitirmek üzere olan Nihal Atsız'la tanıştık bir gün. Bulgaristan'dan geldiğimi öğrenince, büyük ilgi gösterdi bana. Hemen hemen akran sayılacak yaşlardaydık. Coşkulu, tutkulu bir gençti. Yetişme yıllarımı, Gospodin Şarankovu okuldan attırışımızı anlatınca, daha bir dört elle sarıldı bana. Fikirlerini öğrendikçe Atsız'ın, Şarankov'un başka türlüsü olduğunu anladım. Aynı heyecan, başkalarına aynı tepeden bakış.. Aynı bayrak altında toplanacaktı bir gün bütün Türkler. Yeryüzünde çoktuk. Bozkurt, gene öne düşecek. Türklük dünyayı titretecekti. Soyu bozuklar, bir türlü anlamak istemiyorlardı bunu. Dikkat ediyordu böylelerine, ya anası, ya dedesi bozuk çıkıyordu.. Sık sık görüşüyorduk. Beni katıksız Türk sayıyordu. Her düşünürün, yazarın şeceresine bakmalı, düşüncelerinden önce soy temizliğine önem vermeliydik. Sonra başlıyordu saymağa Akif Arnavuttu, Şemsettin Sami, Mustafa Kemal... Evet evet, soy temizliği esastı. Gittikçe tutarsızlaşıyordu bana göre. Bu mantık, bu bakışla saf Türk bulmak zorlaşıyordu. Dedim ya, Şarankov'un başka türlüsüydü adam canım.. Evlendiği, eşinin Varna'dan döndüğü güne değinsürdü ilişkimiz. Onu sapık düşünceleriyle başbaşa bırakıp bir daha semtine uğramadım.
Nasıl Türkiye'de "Kürt diye bir halk yoktur, Kürt'ün aslı Türktür." gibi bir tarih tezi çıkarılmışsa, Bulgaristan'da da tıpkı böyle uydurma bir tarih teziyle "Bulgaristan'da Türk yoktur; bunların aslı Bulgar'dır; bunlar Müslüman olmuş Bulgarlardır." diyerek Bulgaristan'daki Türk soyluları zorla, baskıyla Bulgarlaştırmaktadırlar.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.