Önemsiz Bir Kadın tiyatro eserindeki bir alıntı üzerine konuşmak istiyorum.
İddia edilen çekici olmayan insanların eşlerini kıskandığı, alımlı insanların ise kıskanmadığı. Buna kesinlikle katılmıyorum.
Seven sevdiğini kıskanır. Kıskanmıyorsa sevmiyordur fikrimce.
Benim lügatımdaki sevmek çok derindir, öyle herkese denilmez. Değer verilir ama sevmek çok kutsaldır. Benim "sevmek" kavramımda ben derim ki "seven sevdiğini yüreğinde taşır, yüreğindekinin yakınında dahi kimseyi istemez. Sevdiğine yaklasandan sevdiğini kıskanır." Benim kanaatimce bu şekilde.
Karıştırılan iki kavrama da değinmek istiyorum:
Kısıtlamak ve kıskanmak.
Ne kadar iç içe görünse de fikrimce ayrı kavramlar.
Kısıtlamak, bir kişinin özgürlüğünü, davranışlarını veya sosyal çevresini bilinçli olarak sınırlamak anlamına gelir. Genellikle kontrol etme isteğiyle ilişkilidir.
Kıskanmak ise sevenin sevdiğinden ilgi istemesi sonucu doğan duygusal bir tepki. Siz tanımadığınız birini kıskanmazsınız çünkü ortada duygusal bir tepki yok.
Kıskanmak, insan olmanın bir parçası. Önemli olan bu duyguyu tanıyıp sağlıklı şekilde ifade etmek.
Kısıtlamak ise karşı tarafın özgürlüğüne zarar verir; ilişkiyi baskılayıcı hale getirir. Kontrolcü, güvensiz kişilerin kendi problemlerini sağlıklı bireylere dayatmasıdır.
Sizce?
Zamanınızın hızlandığını mı hissediyorsunuz? Cevap evetse çok sorun etmeyin, günümüzdeki çoğu insan bunu hissediyor ama “Hayatın hızlandığı hissi, amaçsızca dönüp duran zamanın yol açtığı bir duygu
Bu kitabı lisans birinci sınıftayken üniversite hocamdan duymuştum ama tabii ki o zamanlar belki de bu kitabı özümseyebilecek olgunlukta değildim. Yıllar sonra okumak nasip oldu belki de kitap benim ihtiyacım olduğu anda gelip beni buldu. Uzun süredir bir kitaba bu kadar bağlanıp ergenliğimdeki gibi keyif alarak okuduğumu hatırlamıyorum. Bu kitapta gerçekten çok samimi bir aşk gördüm ve aşk benim bu hayatta en çok sevdiğim duygu olabilir. Aşkın her türlüsüne bayılıyorum. Bazı incelemelerde doktorun evli olmasından dolayı bütün suçun kadına yüklendiği bir senaryo yazılması sebebiyle kitabın bakış açısı eleştirilmiş ama ben buna pek katılmıyorum. Doktor ve Fikret arasındaki aşkın gerçekten samimi olduğu ve Fikret’in de kendi kalbi ve aklıyla cebelleşıp aklının sesini dinlediği büyük bir irade gösterdiği hikaye temasını sevdim. Fikret’in hisleri çok ama çok güzel bir şekilde yazılmış. Yazarı tebrik ediyorum. Kendi dönemine göre oldukça sıradışı bir kitap yazmış bence. Ayrıca bazı kişiler betimlemelerin yoğunluğundan aşkın bu derece şiddetli bir şekilde anlatılmasından rahatsız olmuşlar gına gelmiş ama tam tersi ben her bir betimleme ile kendimden geçtim. Kitabın uzunluğu da bence çok iyiydi sıkmadan tadında bıraktı. Kitabın isminin zaten kitabın sonunu yansıttığını düşünmemiştim. Oradaki ölmek kelimesinin biraz biraz daha mecazi olduğunu düşünüyordum ama meğerse gerçekmiş. Yazarın devam kitabını da okumayı düşünüyorum umarım güzel bir kitap yazmıştır bence kesinlikle bu kitaba bir şans verip okuyun derim çok güzel alıntılar vardı içinde.
Karadeniz açıklarında ölüme terk edilen 768 yahudinin hikayesini bilmiyordum. Yakın tarihte böyle bir zulüm yapılmış olması üzücü. Nazi zulmünden kaçan insanların, sevmeye bile hakkının olmaması, tek
+ ... hasta olmayana hekimin bir faydası olmaz değil mi ?
- Gelmez.
+ Denize açılmayana da kaptan faydasız mıdır ?
- Doğru.
+ Savaş olmazsa da doğru adam faydasız mıdır ?
- Kesinlikle buna katılmıyorum.
+ Öyleyse doğruluk barış zamanında da faydalıdır ?
- Evet, barışta da.