EVLENMEK...
Melih Cevdet'e sormuşlar "evlilik nedir?" diye. “Eskiden” demiş, “Kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü.
Tabii o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi.
Neredeyse tüm resimlerinde benzer kadın yüzlerini ve kızıllaşan gün batımlarını çizdiğini, kendisinden önce hocaları fark etmişti. Bunu ilk duyduğunda sarsılmıştı Tomris. Evet, haklıydı hocaları. Hep zihnindeki o ilk hatırayı, o puslu yüzü ve ardındaki gün batımlarını resmetmek istiyordu. Sanki kendi daha fazla zorlayarak o ânı tüm berraklığıyla hatırlayabilse, zihninde iyice canlandırabilse resmin içine ellerini uzatarak annesini çekip çıkarabileceğini hissediyordu. Koskoca bir ömrü, dönüp dolaşıp yeniden kıskacına düştüğü bu hasret dolu arayışlarla, iz sürmelerle tamamlamıştı. Ne neannesi ne de babası hayatta olabilirdi bunca yıl sonra. Onlara kavuşmanın artık imkânsız olduğunu bilse de resimlerdeki arayışından vazgeçemiyordu.
Çevrede bu aralar gözlemliyorum da insanlardaki bu şatafat gösteriş tüketim merakı ne böyle? Evleniyolar onu da al bunu da al yok bundan aşağısı olmaz illa bunu al sıfırdan ev kur bunu da al şunu da al aman şu eksik olmasın al. Ne gerek var, bunca şeye ne gerek var? Şöyle temiz düzgün eşyası olan eşyalı 1+1 2+1 bir ev tut geç keyfine bak. Bu