•••
“Derdini bu harflerin aralarına serpiştirirken kendini fazlada açık etme,” diyordu son kez. Bu harfleri yanyana getirip güzel güzel şeyler anlat insanlara! Ki onlar bunları okurken sahiden hikaye sansınlar her seferinde.”
Kitabın son cümlesi yazarın gerçek hayattaki olayları, yaşananları ve duyguları bizlere aktarırkenki yolunu gösteriyor. Gerçek yaşam; sade, sıcacık, bazen güldüren bazen hüzünlendiren bazen çaresizlikle düşündüren bir tarzda hikaye edilmiş. Kitabın türü hikaye olsa da yaşananlar ve duygular sahici.
İnsan yüreğinin ara sokaklarındakiler ustalıkla hikayelerin satırları arasına gizlenmiş. Döneme ait sağ-sol olayları, aşk, hayal kırıklığı, hüzün, dostluk, aile, ölüm, kaybedişler…
İlk okuduğumuzda anlatılanlar öyle hayatımıza büyük çıkarımlar yapacak kadar önemli değil gibi görünse de o kadar bizden ki… Yaşananlar, hissedilenler sanki az önce bizim hayatımızdan çıkmış kadar gerçek. Karakterler sanki hayatımızın bir döneminde aynı masada çay içmişiz gibi tanıdık. Kitaptaki bir cümleyi sanki hayatımızın bir noktasında aynı duygularla biz de söylemiştik.
Kitapta geçen bölgeye ve bölge insanlarına dair tanımlamalar, orada yaşananlar, oradan kaçanlar, gidip bir daha dönmeyenler, kaçamayıp orada kendini sıkışmış hissedenler, yol gözleyen anneler, dışarı çıkıp geri gelenlerin anlattıklarıyla hiç bağdaşmayan, dışındaki dünyadan farklı bir coğrafya… Gülerken hüzünlendiren, zaman zaman düşündüren hikayelerle çıkılacak küçük ama bir o kadar dolu bir yolculuk.