Çünkü, iki tür serseri var ve bunlar birbirinin tam karşıtı.. Adam vardır; tembellikten, karaktersizlikten, tabiatının alçaklığından dolayı serseridir; istersen beni o türden say.
Bir de öteki tür serseri vardır ki kendi kendine rağmen boşta gezmektedir; etkin olabilmek için büyük bir özlemle yanan ama hiçbir şey yapamayan.. Çünkü bir şeyler yapması olanaksızdır, bir kafese hapsedilmiş gibidir, çünkü verimli olabilmek için gereksindiği şeylere sahip değildir, çünkü yazgının çizdiği olaylar dizisi onu o kafese tıkmıştır; böyle bir adam ne yapacağını bilmeyebilir ama içgüdüleriyle hisseder: ne olursa olsun, bir işe yarayabilirim, yaşamımın bir amacı olacak sonunda, çok daha başka türlü bir insan olabileceğimi biliyorum! Öyleyse nasıl yararlı olabilirim, nasıl hizmet edebilirim? İçimde bir şey var, nedir o?
Böylesi çok değişik yapıda bir serseridir; istersen beni bu türden say.
Kafese kapatılmış bir kuş, bahar geldi mi, yapacağı bir şey olduğunu çok iyi bilir, ama yapabilecek durumda değildir. Nedir bu? Pek iyi de anımsayamaz. Belli belirsiz bir şeyler gelir gözünün önüne ve kendi kendine der ki, “Öteki kuşlar dallarda yuva kuruyorlar, yumurtluyorlar, yavrularını yetiştiriyorlar.” Ve başını kafesin çubuklarına vurur da vurur. Oysa kafes olduğu yerde kalır ve kuş, acıdan deliye döner.