Aliya İzzetbegoviç'in çok sevdiğim bir sözü vardır ki onunla başlamak uygun olur diye tahmin ediyorum.
"Bunu hiç unutma evlat;
Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur."
Dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bir katliam ve bu katliama sesi çıkmayan bir dünya. Ne kadar tuhaf değil mi? İşlerine geldiğinde küçücük bir olayda yaygara çıkaranlar böyle bir katliam karşısında sessiz kalıyorlar.
"Savaşın kadın yüzü." Birçok romanda, filmde erkeklerin savaştığını, gerektiğinde kadınların onlara destek olduğunu gördük ama çok az yerde arka plandaki hayatların neler çektiğini görebildik. Sinan Akyüz İncir Kuşları romanıyla bu imkanı tanıyor bize. Bir kadının yaşadıkları en ince ayrıntısına kadar yer alıyor eserde. Aşk, nefret, intikam... Duygu yoğunluğunun fazla olduğu, okurken etkilenmemenin çok zor olduğu bir eser.
Geçenlerde bir soru görmüştüm belki paylaşan arkadaş bu incelemeyi de okuyordur. "Sizi ağlatan bir kitap oldu mu?" benzeri bir soruydu. Eğer bir kitap beni ağlatacak olsaydı (pek huyum değildir okurken ağlamak) o kitap bu kitap olurdu.
Uzun süre etkisinden çıkılamayacak bir eser.
Tavsiye derim ancak gözyaşlarınızdan sorumlu değilim!