O kadar güzel bir konuşmaydı ki, bölemezdim...
"Ya cehennem ateşinde yanan iki şeytanı andıran, şu kapkara vahşi bakışları görebildin mi? Şu gözlerinin içinden fışkıran şeytanlara, hayatta düşmanları olduğu kadar dostları da bulunduğunu bilen melekler olmayı öğretmen lazım. Bunu önce isteyecek, sonra öğreteceksin. Sen de eğer yediği tokatlar yüzünden tokat atana değil de tüm dünyaya küsenlerden olursan, gün gelir sana kötülük yapanlar kadar zalim olursun."
Sayfa 88 - Martı Yayıncılık, Bayan Dean/NellyKitabı okudu
Bunu bölemezdim. Düşüncelerimi çok iyi aktarıyordu.
Hepsi, olmayan bir dünyayı vaat ediyor bize. Ama şu an yaşadığımız dünya gerçek; sadece zenginlikler değil, yoksulluklar da gerçek. Açlıktan ölen çocuklar gerçek, hastalıklar gerçek, savaşlar gerçek, giderek daha mutsuz olan insanlık gerçek. Yeryüzünün her sabahında insanlar gözlerini böyle bir hayata açarken, bunca acımasızlık, bunca yoksulluk, bunca umutsuzluk varken, perdenin öteki tarafındaki cenneti düşünerek yaşamayı ben kendime yediremiyorum Karen. Böyle bir cennet olsa bile kendime yediremiyorum. Ben iyiliği, sadece iyilik olsun diye yapmayı seviyorum, kötülükten kaçınmayı, kötü olmadığım için yapmayı istiyorum. İyi olduğumda birinin bana ödül vermesi ya da kötü olduğumda birinin beni cezalandırılmasından korktuğumdan değil. İyi olmak için bir efendiye ihtiyacımız yok kızım. İyilik de kötülük de içimizde, bizimle beraber doğdu, bizimle birlikte yok olacak. Önemli olan yaşarken neyi seçtiğin, hem de cennet ödülü ya da cehennem cezası olmadan. Hem de ölüp gideceğini bile bile. Perdenin ötesi diye bir yer olmadığının farkında olarak. Üstelik senden sonra gelecekleri hiç kıskanmadan, üstelik biz görmesek de onlar daha mutlu olsun diye çabalayarak.
Reklam
Bunu bölemezdim, üzgün değilim :D
Düzgen’in günlüğünden: Dün gece beni kadınlı bir eğlentiye götürdüler. Seninle olmuyor, dedikleri değin var. Bana da hep terslik oluyor ayrıca. Kadınların en yaşlısı düştü payıma. Ben de yaşsız (genç) kızlardan korktum sanıyorum. Bütün gece kadının yanında somurtup oturdum. Oysa, başlangıçta, güzelce bir kıza yaklaşmak üzereydim. Nedense bu kadın
Bunu bölemezdim...
İlkin, insanların büyük kötülüklere yol açan iyilik anlayışından korkuyorum , dedim sözgelimi. Sonra, kendini çocukların varlığında yenileyen hayatın acımasızlığından , bu acımasızlığın üstünü örten masumiyetin derinliğinden ve kapı kilitlerinden korkuyorum , dedim . Sonra canlı olmanın aczinden , bu aczin doğurduğu kaçınılmaz sonuçlardan , sokaklardan ve insanların içinde uğurlayıp duran çok ağızlı kuyularla bu kuyuların karanlığından korkuyorum , dedim . Sonra hızımı alamadım ve insanların varlığını eksilterek onları tamammış gibi gösteren şehrin abuk sabuk görüntülerinden korkuyorum ,dedim. Sonra hızlandıkça hızlandım ve patronlarının diliyle konuştuklarını fark edemeyen ezik ruhlu kapı kullarının gururundan ve bu gururun girebileceği çeşitli kılıklarla bu kılıkların insana alçakgönüllülükmüş gibi gözüken kıvamından korkuyorum ,dedim . Sonra artık kendimi frenleyemedim ve hayatımızın içinde gezinip duran tanklardan , helikopterlerden ve uçaklardan korkuyorum ,dedim. Sonra aniden hatırladım ve bir insanın her şeyi bilebileceğini sanan kıt akıllı adamların geçmişlerini başkalarının geleceğinden geri almaya çalışan kırkını aşmış çocukların ve hemen her fırsatta yaralı güvercin rolü oynayan kadınların yanı sıra ben uzun ömürlü neşelerle uykulardan da korkuyorum ,dedim.
Sayfa 246 - Everest Yayınları