Kuşlar konar pencereme,
Cama vuran mehtap çizgilerinde
Yanar tenim, kurur dudaklarım..
Bir gece rüzgar vurur yüreğime,
Serpilmiş ne varsa alır götürür benden
Buz tutar ellerim,
Ruhum ıslanır..
Kuşlar konar yüreğime,
Nefesim naifliğin kokusuna bürünür..
Tutuşur eteklerim,
Toplanır yıldızlar geceme..
Bitmemiş bir seferin
Sonsuz galibi alır beni..
Bir çift mavilikte süzülür gönlüm,
Buğdaylara dokunur avuçlarım..
Huzurun rengindeki gülümseyişlere sığınıp da
Akar ömrüm..
-Burak Dağkılıç-
Öyle bir şey ki;
Bir yanda yırtılmış anılar,
Diğer yanda ömrün gelecek örgüsü..
Bir yanda titrek sesli duygularla gönüller,
Diğer yanda aşkın tok sesinde boğulmuş bülbüller..
Bir yanda bedenler mevsim-i yaza soyunmuş
Diğer yanda ruhlar kışta kalakalmış..
Böyle bir şey işte..
-Burak Dağkılıç
Her şey tuzaklanmış sanki..
Başında beyaz kanatlı kelebekler.
Gövdeleri ıslak ağaçlar,
Ve bozulmuş kuş yuvaları...
Herkes suskunlukla içine bağırıyor,
Ama kimse kendini dinlemiyor artık..
Yıldızlı gökler seyredilmiyor mesela.
Ne gözler görüntüleri takip ediyor,
Ne de görüntüler kişilikleri...
Binilmemiş bir bisiklet kavgası değil artık bu.
Evler otel, oteller ev olmuş..
Pratiği yapılmayacak bir teori yok artık,
Analizi sonraya bırakılmış pratikler var..
Her şey tuzaklanmış sanki..
Bir tarafta insanoğlunun doğal sesi vicdan,
Diğer tarafta sesli-suskun kalabalıklar..
-Burak Dağkılıç
Gece uzun, hayat kısa da olsa
Adım attığın yerlerde
Yahut, gönüllerde,
Sesin titrer bazen
Yanarsın ama dumanın içinedir.
Gece uzun, hayat kısa da olsa
Ruhunu koyduğun şeylerde
Yahut, şiirlerde,
Yazarsın..
Ama aşkın hep içinedir...
-Burak Dağkılıç