Ah gelecek neyse uzak da odur! Belirmekte olan bütünüyle önemli bir şey gözlerimizin önüne gelir, gözlerimiz gibi duygularımız da onun içine karışmak ister ve biz, ah, tüm varlığımızla kendimizi ona vermeyi, büyük ve muhteşem tek bir duygunun tüm hazzıyla dolmayı özleriz. - Ah, oraya vardığımızdaysa, orası şimdi burası olmuşsa, her şey her zamanki haline bürünür, zavallılığımızın ve sınırlılığımızın içinde kalakalırız, ruhumuzsa kaçırdığımız huzura özlem duyar.
Sayfa 26Kitabı okudu
«Konstrüktivizm bir Sovyet sanat akımı olarak geçer. Bir çeşit soyutlama üzerine sanatsal deneylerden doğsa da faydacı kaygılar ön plana çıktı. Bakın burası çok önemli, Tatlin, “Sanatçı Mühendis” düşüncesini savunuyor, buradaki asıl amaç toplumsal gereksinimleri karşılamak diyordu.»
Sayfa 179
İyi günler.
1000kitap son zamanlarda gerçekten çok bozdu o yüzden çok paylaşım yapasım gelmiyor. Takip ettiğin kişiler bu kadar önemli olmamalı, burası bilgi platformu beni takip edenleri göremiyorum resmen profile girmen gerekiyor. Seni takip ediyor ibaresini kaldırmışlar hayır amacınız nedir? Bu şekilde sevilen bir platformu yok ediyorsunuz. Akış zaten saçmalıyor sürekli…Twitter emrpuzo.
«“Duchamp, Hazır Nesne ya da Buluntu Nesne kavramını ilk kez bu işiyle ortaya koymuş, söz konusu kavram o zamandan beri sayısız sanatçıyı etkilemiştir. Bay Mutt’ın yapıtı kendi elleriyle yapıp yapmadığının değil, bunu seçmiş olmasının önemli olduğunu öne sürdü. Dolayısıyla yaratmak değil, düşünce ve seçim önemliydi.”
Bakın burası önemli, nesneden ziyade düşünceyi ön plana çıkartan Kavramsal Sanat tanımı literatüre 1960 yılında Sol leWitt tarafından girdi. 1960 yılında bu tanım dile getirilse de başlangıcı Marcel Duchamp’m bundan yaklaşık kırk beş yıl önce yapmış olduğu çalışmalardır. Yaratmaktan öte düşünmek ve seçmek. Adeta bir simyacı gibi nesneye dokunup onu farklı bir boyuta taşımak.»
Sayfa 171
Yaşam Treni...
Doğarken bindiğimiz trende anne ve babamızla tanıştık.
O zamanlar onların hep bizimle seyahat edeceklerini sanıyorduk.
Oysa istasyonun birinde onlar trenden ineceklerdi ve bizi yolculuğumuzda yalnız bırakacaklardı. Zamanla trene başkaları da bindi ve bizim için önemliydiler. Kardeşlerimiz, arkadaşlar, çocuklarımız, hatta hayatımızın aşkı...
Bir
Saray'dan sonra en meşhur bina, Ayasofya fakat bir Hıristiyan burayı görmeyi çok zor başarabilir. İstanbul Kaymakamı'ndan üç defa izin istedim; nihayet belli başlı efendileri, ulemayı toplamış, dileğimi kabul etmenin mümkün olup olmadığını Müftüden sormuş. Bu iş, onlara o derece önemli gelmiş ki, tastamam üç gün görüşülmüş, sonunda tekrar eden Israrlarıma rıza gösterilmiş. Diğer camilere Hıristiyanlar zorluk çıkarılmaksızın bırakıldığı halde, Türkleri bu Cami hakkında kuşkulandıran sebebi bir türlü anlayamadım. Burası vaktiyle bir kilise olduğu için galiba, şu anda mozaik halinde görülen ve zamanla yıpranmaya yüz tutan Azizlere dua edilip de Cami'nin kutsallığına zarar getirilmesin diye çekiniyorlar. Genellikle sanıldığı gibi, Türklerin İstanbul'da buldukları tasvirleri tamamen kırıp döktükleri kesinlikle yalan; Ayasofya'nın 113 ayak çapında olduğu söylenen kubbesi eşi, benzeri olmayan büyüklükte mermer direklere dayalı kemerler üzerine inşa edilmiş. Taşları ve döşemeleri de mermerden. Çeşitli renklerde mermer direklere dayalı iki dehliz101 görülüyor. Kubbe, mozaikle süslü fakat kısmen harap olmaya yüz tutmuş. Bana bunlardan bir avuç getirip gösterdiler, cam gibi veya aventurin102 yapılan bileşim gibi göründü. İmparator Kostantin'in mezarını da gösterdiler, Türkler buna çok fazla saygı gösteriyorlar.
Sayfa 119 - Dorlion YayınlarıKitabı okudu
Olunması gerek
"Her şey iyi bir direnmeye bağlıdır."
.
.
.
Dostlar, aile, iş yaşamı, aşk hayatı ya da sıradan ve basit günlük yaşamımızda bile hayır demekte zorlandığımız ilişkiler içinde bulunuyoruz ve ne yazık ki çoğu zaman hayır diyemiyoruz. 
Marie Haddou kitabında neden hayır demek yerine çoğu zaman yalana başvurduğumuzu ve hayır diyememenin yarattığı anksiyete türleri ile baş etme yöntemini anlatıyor: "Hayır Demeyi Bilmek."
Kitabın ilk kısmında hayır diyememenin kaynağına iniliyor ve çocukluğumuzda ailede, eğitim yaşamında ya da sosyal çevrede bize zorla dayatılan "uslu, uyumlu, nazik, anlayışlı vb. ol" mesajlarıyla yaratılan bastırılmış özgüven ve kişisel istek/arzuları yeniden ortaya çıkarmamız gerektiği gösteriliyor. Hayır diyebilen ve diyemeyen kişiler inceleniyor. Bu bölüm bence özellikle dikkatli okunması gereken bölüm, çünkü sorununuzun gerçek kaynağını öğreniyorsunuz. Akabinde ise hayır dememe bahaneleri ya da hayır demek yerine bulunan yanlış çözümler anlatılıyor. Ki bence ikinci önemli bölüm de burası. Hayır diyebilen ama yanlış yolla yapan biri misiniz, yoksa hayır diyemeyen ya da bundan kaçan biri mi? Bilinçlenme ve Değişim bölümleri ile de artık nasıl hayır diyebileceğinizi öğreniyorsunuz.
Elbette okudum ve bir anda hayatım değişti denilecek bir durum değil, yavaş yavaş ve zamanla elde edilecek bir öz güven inşası ve gerçek kimliğinizi ortaya koyma durumu söz konusu. İkinci kısım da örnek danışanlara ayrılmış.
Mutlaka okuyun derim.
Bakın, burası çok önemli
Bazılarımız anadan doğma savaşçıyızdır. Özgürlüğümüzü korumamız gerek. Benim için siyasi partiler önemli değildir.Nerede bir kötülük görürsem ona karşı çıkarım. Parti adlarının bir önemi yoktur. Özgürlüktür önemli olan. Halk özgürlüğü için başkaldırmaz, direnmez.BİR LOKMA EKMEĞE, BİR KAŞIK ÇORBAYA DEĞİŞİR ÖZGÜRLÜĞÜNÜ. Bunun için onların altına ateş yakmak, haklarını aramalarını sağlamak gerekir. Demokrasi istiyorlarsa onu kazanmak için savaşmalari gerekecektir.
