2020 bir şey denedi.
Bize söylemek istedikleri vardı.Bunu yaparken de aklımızı aldı. En az üç günlük ömrümüzden en fazla üç günlük aklımız kaldı.
1995 yılında Fransada La Haine diye bir film girdi gösterime.Türkçe "Nefret" demek "La Haine".
O film hem bir sistem eleştirisi hem de bir düşüşün hikayesiydi.50 katı binadan düsen bir adamın hikayesi.Sistemin suçlu ilan ettiği adam sonunda polise yakalanmamak için kendini bir binanın 50’nci katından aşağı bırakır ve düşerken her katta şunu tekrar eder:
"Jusqici tout va bien." / (Buraya kadar her şey yolunda.)
Ta ki yere çakılana dek.
“Bir Ada Hikayesi ” ismine baktığım zaman bir Ege kasabası, sahil, balıkçıların anlatıldığı bir roman zannettim. Okudukça romanın çok farklı bir kurgu üstüne kurulduğunu gördüm.Temel olarak Türk -Yunan mübadelesi anlatılıyor. Türkeşmiş Yunanlar Yunan olmalarına rağmen Yunanistan’a gitmek istemiyorlar Yunanistanlı Türkler Türk oldukları halde Girit’i bırakıp Türkiyeye gelmek istemiyorlar herkes kendi vatanını doğup büyüdüğü, sevdiği, sevildiği, ölülerini gömdüğü yer olarak görüyor. Hepsinde aynı isyan “bize soruldu mu buraya gelmek ister misiniz?” Kendi adalarından zorla çıkarılan Yunanlılar adaya zorla alınan Türkler.Bir yandan da Çanakkale Savaşı’nda ölen yaralanan insanlar, ölüp öldürmemek için savaştan kaçan kaçaklar, Yemen çölünde savaşıp çöllerde bedevilere kartallarla akbabalara yem olmuş askerler. Sarıkamış’ta Allahuekber Dağları’nda tek kurşun atmadan donarak ölen askerler.Çocuklarının teskeresi gelmesine rağmen onların öldüğüne inanmayıp bomboş kalan köylerinde evlatlarını bekleyen analar ve hepsinin türlü olaylarla adaya gelmek zorunda kalması ve adada yeni bir hayatın başlama umutları… açlık, yoksulluk, savaş, küllerinden doğan bir Türkiye Cumhuriyeti bu kadar iyi anlatılmazdı . Yaşar Kemal yine muhteşem anlatmış. Olayların akıcılığı, dilin kullanımı muazzam.
Sevgili okurlar herkese merhaba,
Bu kitap, yazara ait okuduğum ilk kitaptı. Konuları dahilinde ilgimi çekmesi sonucu yazara ait üç kitap almışım. Bunu farkettiğimde hemen içlerinden birini seçip tanışmak istedim. Kitaba başlarken girişinde yer alan betimleyici ifadeler bana adeta bir çizgi filmin başlangıç kısmını izliyormuşum gibi bir his verdi. Hani olur ya bazı çizgi filmler başlamadan olayların geçtiği ortam adeta bir masal gibi uzun uzun anlatılır, işte aynen böyle. Kullanılan bu tarz ifadelere kitabın genelinde de yer yer rastladığım için bu his kitap bitene kadar benimle olmaya devam etti. Konusu gereği çocukluğun masumiyetinden, gençliğin doğuşuna şahitlik ettiğimiz kitap, kendi yaşamımda bu evreye geçerken neler yaşadığımı ayırt edemediğimi hatırlattı. Yani ne ara o eşikten geçmiş, geçerken hayat akışında nasıl yer almışım bilmiyorum. Okuması gayet zevkli ve gerçek bir kitaptı. Buraya kadar okuduysanız teşekkürü borç bilirim.
VolgaLou Andreas-Salomé · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20211,732 okunma
“Durmak istemiyorum,” dedi Vivian, dilini alt dudağında gezdirip Luke’u kışkırtarak. Luke içinden
lanet okudu, sonra da tekrar ağzını yakaladı.
Luke’un vahşiliği Vivian’ın arzusunu besliyordu. Aynı tutku dolu yoğunlukla onu sevmesi için
meydan okuyordu. Kucağına oturdu. Başını ellerinin arasına alarak aynı derinlikte öptü. Luke’un
dokunuşunu,
iki gündür üstümden yük kalkmış halde geziyorum. bazı şeylerin hakkını verdiğiniz için teşekkür ediyorum... Zor bir süreçti daha hiç bişey bitmiş değil ama zor süreçler. buraya kadar geldik yılmayın pes etmeyin. fazlada fişirdemeyin.
artık siyasetle alakalı yazılar yazmak istemiyorum bir süreliğine ara.
Amacı, Yunanlıların sağ yanını çevirmekti. Bu Afyonkarahisar ile doğu
ve güney yönlerine karşı ona dayanak olan Dumlupınar bölgesi etrafinda seksen kilometrelik yoğun bir cepheydi. Güneyini, ovanın üzerinde alt yüz metreye kadar yükselen kesik bir dağ silsilesi savunuyordu. Mustafa Kemal'in
taktik bakımından girişmek istediği sürpriz, bu doğal kaleye saldırmaktı. Buraya 1. Ordu ile saldırmayı tasarlıyordu; bu arada asıl piyade ve topçu kuvveti
doğudan ikinci bir hamle yapacaktı. Arkadan süvari, çevik bir kuşatma hareketi şeklinde batıya doğru seğirtecek ve Yunanliların yollarıı kesecekti; tpkı Allenby'nin Filistin' de Türk ordusuna karşı yaptğı gibi...
Ben bir gardiyanın karisı olsaydım eğer ... özellikle kış sabahları erkenden uyanmaz, sobayı kıpkırmızı birkaç çırayla tutuşturmaz, çaydanlıkta fokurdayan suyun sesini duyar duymaz yorganı usulca aralayarak yanağına yanağımı değdirmez, akşam oraya buraya fırlattığı çorapların tersini düz etmez, on gündür giyilmekten sararan atletini, gömleğini, pantolonunu yıkamaz, bir sandalyenin üstüne intizam içinde hazırlamaz, annemin köyden gönderdiği yün yorganın altındaki sıcak havayı koklaya koklaya, kıçı mı sağdan sola soldan sağa devire devire, tek gözümü arala yarak bir yabancıymış gibi seyrederdim kocamı.
- Sen gerçekten Tanrı mısın ?
- Ben ,Ben'im .Ve hep öyle olacağım .Seni yıllardır izliyorum Musa . Arıyorsun,sorguluyorsun.Seni buraya amacını açıklamak için çağırdım.Hemen Mısır'a döneceksin.İbranileri peşinden gelmeye ikna edeceksin .Ve Ben'im adıma firavundan onların özgürlüğünü talep edeceksin.
- Firavun ,İbranileri özgür bırakmaz .
- Buna karşı direnecek .Bunun için onu cezalandıracağım .
- İbranilere nasıl hitap edeceğim ? Ben öyle liderlik bilmem , konuşmayı beceremem.
- Sen kendi yolunu buluncaya kadar büyük abin Harun senin adına konuşacak .
🎬 Ahit: Musa'nın Hikâyesi