Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mayıs 1927'de Stalin, Moskova'daki Sun Yat-sen Çin Emekçileri Komünist Üniversitesi'nin öğretim üyeleri ve öğrencileriyle bir araya geldi. Komintern, üniversiteyi 1925'te, Çinli komünistleri ve devrimcileri kendine yakınlaştırmak ve desteklemek için kurmuştu. Stalin, yalnızca iki ila üç saat konuşabileceğini ve aldığı on soruyu cevaplandıracağını belirterek toplantıya başladı. Altıncı sırada yöneltilen, "Çin'de Kemalist devrim mümkün müdür?" sorusu, Sovyet akademisinde bir tartışma başlattı. Stalin'in Kemalizm tanımı pekâlâ bu tartışmayla ilgilidir: "Kemalist devrim, ulusal ticaret burjuvazisinin, yabancı emperyalistlere karşı mücadelesi sırasında gerçekleşen, yukarıdan devrimdir ve sonraki evresi, esas olarak köylülük ve işçi sınıfı ile toprak devriminin olanaklarını hedef alır." Stalin, üç ay sonra Türkiye ile Çin'i karşılaştırırken, Kemalist devrimin gelişim aşamasının sınırlarını belirledi: "Türk devriminin (Kemalizm) karakteristik özelliği, ilk adımda, yani gelişiminin ilk aşaması olan burjuva kurtuluş hareketinin sınırlarına, gelişimin ikinci aşaması olan toprak devrimine geçmeyi bile denemeden, sıkışmış olmasıdır." Sadece bir kaç ay içinde Sovyet tarihçileri, Stalin'in bir dizi yayında Kemalizm hakkında sunduğu tanım ve fikirlerini benimsediler. Araştırmacılar, Kemalizmi tanımlamak için Stalin'in, bazıları Sovyetler Birliği'nin dağılışına kadar kullanımda kalan formülasyonlarına ("yukarıdan devrim", "burjuva devrimi" ve "işçi ve köylü sınıfına karşı") başvurdular.
Sayfa 135
PARİS KOMÜNÜNÜN TARİHSEL ÖNEMİ Komün, proletaryanın siyasal iktidarı ilk ele geçirmeye kalkışması olarak, proletarya diktatörlüğünün kuruluşunun ilk deneyimi olarak, insanların anısında yaşayacak. İnsanlığı, insanın insan tarafından sömürüsünden kurtarmaya canatan çağımızın en iyi devrimcileri, Komün deneyimini özümlemişlerdir. Onun sonuçlarını tahlil ederken, Marx, Paris Komününün, proletarya devrimi sırasında burjuva devlet makinesini yıkmayı ve yerine kaçınılmaz olarak, bir komünist partisinin önderliğinde proletarya diktatörlüğünü koymayı gösterdiğini ve onun deneyimi sayesinde, gelecekte, proletarya devriminin başarı sağlayacağını söylüyordu. Paris Komünü, 19. yüzyıl işçi sınıfı savaşımının en yüksek noktası oldu.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
Yirminci yüzyıl devrimcileri biçimsel erdem ilkelerini kesinlikle yıkan silahları Hegel'den almışlardır. Sürekli bir yadsımayla, güç istemlerinin savaşıyla özetlenen, aşkınlıktan yoksun bir tarih görüşü almışlardır ondan. Çağımızın devrim eylemi burjuva toplumunun yöneten biçimsel ikiyüzlülüğün şiddetli bir suçlanışıdır her şeyden önce. Faşizmin boş savı gibi, komünizmin bir dereceye kadar köklü savı da burjuva işi demokrasiyi çürüten aldatmacayı, ilkelerini ve erdemlerini suçlamaktır.
Bugünün Devrimcileri Yarının Gericileri Olur
Film izlemeye pek vaktiniz yoktur ancak tavsiye ederim. Leopar romanından aynı adla çekilen filmde İtalya'nın birleşme sürecinde devrimci rol oynayan genç burjuva Tancredi'nin yeni kurulan devlette muhafazakâr oluşu anlatılıyor. Devrimci Garibaldi'nin saflarını terkederek kralın ordusuna yanaşır Tancredi. Roman film yaşlı aristokrat Don Fabrizio'nun bakış açısıyla anlatılır. Don Fabrizio devrin değiştiğini şu sözlerle anlatır: "Bizler leoparlar, aslanlarız. Yerimizi çakallar, sırtlanlar alacak. Ama ister leopar, aslan, çakal veya kuzu olalım kendimizi bu toprağın özü saymaya devam edeceğiz".
496 syf.
·
Puan vermedi
Günümüz Bolşevikleri Kimler Peki?
Bolşevikler... Onlar Ekim Devrimi'nin kahramanları. Onlar dünyadaki ilk büyük sosyalist devrimin emekçileri, işçileri, mühendisleri, mimarları; bir bütün olarak yaratıcıları. Onlara "çelik gibi sağlam" diyorlardı o yıllarda... Neden? Çünkü uzlaşmacı - tasfiyeci solculuğun saldırılarına karşı her koşul ve şart altında ideolojik mücadeleyi sürdürüyor ve devrime giden yolda yeni değer ve gelenekler yaratıyorlardı. Nedir ideoloji? İdeoloji ilkeler, kurallar, değerler, gelenekler bütünüdür. Soyut bir şey değildir ideoloji. Ve savaş esas olarak ideolojilerin savaşıdır. Burjuva ideolojisi ile işçi sınıfı ideolojisinin... Emperyalizmle dünya halklarının... İdeolojik mücadele kazanılmadan siyasi zafer, siyasi zafer kazanılmadan fiziki-askeri zaferler kazanılamaz. Romanımız bize bolşeviklerin ideolojik duruşlarını gösteriyor. Tasfiyeci solculuğa karşı, yalnız kalma pahasına, en ağır darbeleri yeme pahasına, en büyük bedelleri ödeme pahasına mücadele eden bolşevikler devrimi böyle örgütlüyorlar. Oturuşlarından kalkışlarına, üsluplarından dillerine, olaylara yaklaşımlarından yaratıcılıklarına, kararlılıklarından iradelerine... Bolşevikler bugün bize Türkiye Devrimci Hareketi'ni anımsatıyor. Eğer ki Türkiyeli devrimcileri tanıyanınız varsa romanı okurken onları bulacaktır. Aradan 100 yıl geçmesine rağmen bu kitabı okuyan kimi arkadaşlar "bu ülkede devrimi yapsa yapsa ... yapar" diyebiliyor. Bolşevikler bugün umudun adıyla birlikte yaşıyor ve savaşmaya devam ediyorlar.
Kavganın Şafağı
Kavganın Şafağı
Kavganın Şafağı
Kavganın ŞafağıIvan Popov · Evrensel Basım Yayın · 201351 okunma
752 syf.
7/10 puan verdi
Aşk mı Siyaset mi?
Çok fazla övgü ile birlikte tavsiye edilen bu kitabı okuduğuma pişman olmasam da beklentimin altında bir etki yarattı. Belki sayfa sayısının fazla olması ve özellikle 100-500 sayfaları arasında çok gereksiz anlatımlara girmesi sebep olmuş olabilir. Ara sıra sahneye çıkan BABA karakteri olmasaydı hiç çekilmezdi. Yazarın düşüncesine göre daha
Bir Gün Tek Başına
Bir Gün Tek BaşınaVedat Türkali · Ayrıntı Yayınları · 20195,2bin okunma
Reklam
Yoldaşlar, şimdi burada hem Türkiye delegelerinin, hem de Türkiye'li yoldaşların raporlarında yer alan ikinci meseleye değinmek istiyorum. Bizim tezimiz şuy­ du: Sömürülen Doğu, uluslararası sermayeye karşı ken­ dini savunmalıdır ve savunacaktır. İşte sömürülen Do­ğuyu desteklememizin nedeni de budur. Gelgelelim Doğu halklarının başında
Karl Radek, Doğu Meselesi Üzerine Tartışma, 1922Kitabı okudu
"Dünyaya bakıp işçi sınıfı yerine "dünya halklarını" gören, somuttan çok soyutta varolan bu kategorinin arkasında durup popülizm yapan küçük-burjuva devrimcileri için yazmıyoruz. "Dünya halkları" söylemi, dünya işçi sınıfına güvensizlik ve inançsızlık temelinde yükseliyor."
1991
Küçük burjuvazi terbiyesiyle büyütülmüştü ve bu terbiyeden kafasında bir sürü kavram ve şablon kalmıştı. Kuramsal bakımdan fahişeliğe karşı en ufak bir itirazı yoksa da, kişisel olarak bir fahişeyi ciddiye alabilecek ve ona gerçekten kendisine eşdeğer biri gözüyle bakabilecek biri değildi. Devletin ve toplumun afarozladığı siyasal suçluları, devrimcileri ve entelektüel ayartıcıları kardeş bilip seviyor, ama bir hırsız, bir soyguncu, bir tecavüzcü karşısında enikonu bir burjuva gibi davranarak ona acımaktan başka bir şey elinden gelmiyordu.
Anarşizm ile Marksizm birbiri ile bağdaşmayan iki düşünce akımıdır. Anarşizm, her türlü otoriteye karşı baş kaldıran bir küçük burjuva felsefesidir. Bu akım, Proudhon, Bakunin gibi düşünürlerce savunulmuş ve gerek Marks, gerek Lenin tarafından en ağır eleştirilere uğramıştır. Gerçek bir Marksistin anarşist olması olanaksızdır. Bunun gibi bir anarşistin de Marksist olması düşünülemez. Bu bilimsel olguya rağmen anarşizm Türkiye'de bütün solcuları, bütün devrimcileri kapsayan bir tanım olarak kullanılmaktadır. Türkiye'deki alaturka faşizmin mantık örgüsü şu biçimde özetlenebilir: Anarşistler devlete karşıdır. Bütün devrimciler de kapitalizme karşıdır. Öyleyse hepsi anarşisttir. Eğer bu mantık bir bilgisizlik ürünü değilse, yığınların bilinçlenip anayasal yollarla yönetime geçmesini önlemek isteyen bir egemen sınıflar oyunudur. Bu oyuna karşı, sosyal demokrasinin ve demokratik sosyalizmin bütün amaç ve yolları en belirgin biçimde ortaya konmalıdır önümüzdeki günlerde.
Um:ag Yayınları
Reklam
Ne olursa olsun, yirminci yüzyıl devrimcileri biçimsel erdem ilkelerini kesinlikle yıkan silahları Hegel’den almışlardır. Sürekli bir yadsımayla, güç istemlerinin savaşıyla özetlenen, aşkınlıktan yoksun bir tarih görüşü almışlardır ondan. Çağımızın devrim eylemi burjuva toplumunu yöneten biçimsel ikiyüzlülüğün şiddetli bir suçlanışıdır her şeyden önce. Faşizmin boş savı gibi, komünizmin bir dereceye kadar köklü savı da burjuva işi demokrasiyi çürüten aldatmacayı, ilkelerini ve erdemlerini suçlamaktır.
210 syf.
8/10 puan verdi
Merhaba sevgili okur Yazarın en çok otobiyografik özellikleri taşıyan romanları arasında olan #bozkırkurdu nun yorumu ile karşınızdayım. Bozkırkurdu takma adıyla Harry Haller adındaki kahramanımızın biri kurt, biri insan, iki kişiliği vardır. Kimi zaman kurt kimi zaman insan duygularına sahip bu adam ne var ki, kurt gibi duyup hissederek
Bozkırkurdu
BozkırkurduHermann Hesse · Yapı Kredi Yayınları · 20227,7bin okunma
63 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.