“Ey kalpleri çeviren Allah’ım, benim kalbimi dininde sabit kıl!”
Çıktım erik dalına…
Prof. Dr. Mehmet Çelik ... Yûnus Emre'nin; Çıktım erik dalına anda yedim üzümü Bostan ıssı geldi eydür uğruladun kozumu
Reklam
Kişi, dinine ait hükümleri hanımına öğretmede ihmalkâr davranır, onu terbiye etmezse, (eğitmezse) ona öğretmezse ve öğrenmesini de engellerse, onun işlediği günahlara ortak olur
Erkek, kadının mehrini vermeyi ertelememelidir. Fakat fakir olursa, hanım erteler.
“Uzun ömürlü olması için zalime dua eden kimse, Allah’u Teâlâ’nın mülkünde Allah’a isyan edilmesini seviyor demektir.”
Sayfa 456 - İbn-i Ebi’d-Dünya.Kitabı okuyor
“Ellerin bir şeyler yapmak istediği zaman yap, Çünkü zamanın âdetidir ki seni beklemez.”
Reklam
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: - Ölen herkes mutlaka pişman olur. - Ey Allah'ın Rasûlü! Ölen kimsenin pişmanlığının sebebi nedir? Ölen kimse niye pişman olur ki? - Ölen kimse muhsinlerden ise niye daha fazla amel edemedim diye pişman olur. Eğer günahkâr bir kimse ise yaptığı kötülüklere, niçin günah işlediğine, günahtan niye vazgeçmediğine pişman olur.
Sayfa 429 - TirmizîKitabı okuyor
Ruhul-Beyan sahibi İsmail Hakkı Bursevi (Kuddise Sirruh) buyurdu ki: Bazı ilim adamları, ayların isimlerinin anlamları olduğunu söylerler. Araplar, efendilerini gördüklerinde adetlerini bırakır ve saldırmayı terk ederlerdi ve "Kutsal Muharrem" derlerdi. Bedenleri hastalanıp, organları zayıflayınca ve renkleri sararınca da "Safer" derlerdi. Çiçekler çıkıp, bahçeler yeşerince "(Rebiü'l-Evvel ve Rebiü'l-Âhir zamanlarını içeren) Rebiayn", meyveler azalıp, hava soğuduğunda ve sular donduğunda ise "(Cemaziye'l-Evvel ve Cemaziye'l-Âhir zamanlarını içeren) Cemadeyn" derlerdi. Denizler dalgalanıp nehirler aktığında ve ağaçlar depreştiğinde "Recep" derlerdi. Kabileler birbirlerinden ayrılıp, aralarındaki ilişkiler kopunca "Şaban", gökyüzü ısınıp kumsal da sıcaklaşınca ''Ramazan" derlerdi. Toprak tozlaşıp, sinekler çoğalınca, develer de kuyruklarını sallayınca "Şevval" derlerdi. Tüccarları görünce, sefere çıkmayı bırakırlar ve "Zilkade", her taraftan hacılar toplanıp gelince, ortalığın kalabalıklaştığı ve kurbanların kesildiği zamana da "Zilhicce" derlerdi.
sâlih kadın, kocası için altın taç giydirilmiş kral gibidir. Kocası onu görünce, gözünün içi güler. Kötü kadın ise, kocası için, yaşlı bir adamın sırtındaki ağır bir yük gibidir."
Murakabe: Kulun, Allahü teâlâ'nın bütün hareketlerinden haberdar olduğunu bilmesidir. Kul bunu bilmeye devam edip, Rabbiyle olan murakabesini kesmemelidir. Bu, her hayrın aslıdır. Kul, bu mertebeye ancak kendisini hesaba çekmek suretiyle ulaşabilir. Kul; geçmişte yaptıklarından dolayı kendini hesaba çeker, şimdiki durumunu düzeltir, hak yolda devam eder, Allah'la arasını düzeltir, Allah'ın, kulun bütün hareketlerini kontrol ettiğine, kendisine çok yakın olduğuna, hal ve davranışlarını bildiğine, sözlerini işittiğine kesin olarak inanırsa vuslata ermiş demektir. Bunlardan gaflete düşen kimse ise, vuslatın başlangıcından uzaktır.
Nisa suresi tefsiri açıklama
Reklam
İnsanların en hayırlısı, ailesine en hayırlı olan ve çoluk çocuğuna en çok faydası dokunandır.
Hakikat ehli kişilere göre, sâlih kadının özellikleri şunlardır: Güzelliği, Allah'tan korkmak; zenginliği kanaat: süsü iffet, yani kötü ve bozucu şeylerden sakınmak; farzlardan sonra yapacağı ibadet, kocasına hizmet ve himmeti de, ölüme hazırlanmaktır.
Nisa süresi tefsir
Kalıcı Saltanat
Malım mülküm servetim hepsi evde kaldı Dostum kardeşim arkadaşım hepsi geçtiğim yolda kaldı Benimle birlikte sadece bir şey kaldı Yaptığım iyilikler benimle kaldı
Sayfa 156 - MuallimKitabı okuyor
Huzura Çıkmadan Halınızı Hesaba Çekmek
-Ey Ebu Hazım! biz niçin ölümden hoşlanmıyoruz? Ebu Hazım; -Çünkü siz dünyayı tamir ettiniz ahireti ise harap ettiniz bundan dolayı da iman edilmiş bir yerden harap edilmiş bir yere gitmekten hoşlanmıyorsunuz
Sayfa 145 - MuallimKitabı okuyor
İsmâîl Hakkı Bursevî de “kurb-ı nevâfil”de “Allah Teâlâ kulun lisânı olur” diyerek bu hadîs-i kudsîyi zikreder; ve bu mertebeye erişen kulun “Hakk’ın lisânıyla konuştuğunu” ve böylece “Hakk’ın zât ve vücûdunun kulun sıfatlarına ayna ve hallerinin mazharı” bulunduğu belirtir. “Kurb-ı ferâiz” mertebesinde ise “Kul, Allah Teâlâ’nın lisânı olur.” Böylece Allah Teâlâ kulun lisânı ile konuşur. Bu mertebede kulun sıfatları ve halleri Hakk’ın zâtına ayna ve vücûduna mazhar olur. Bu durumda zâhir olan, görülen ve müşâhede edilen Hak olmuş olur.[13]
Resim