Toprak Ana'ya selam olsun!
Kitabın kapağını her çevirdiğimde acaba ne olacak diye diye okuduğum, yüreğimi hoplatan ve çokça üzüldüğüm, gözlerimi dolduran baş ucu kitaplarımdan birisi oldu. 
Cengiz Aytmatov'dan okuduğum ilk kitaptı, rahmetle selam ederim cânımm yazarımıza.
Kitabın konusuna gelirsek; (spoiler alan!!)
Çekirdek bir ailemiz var, eserimizin başrolu Tolgonay çok sevdiği eşi Suvankul. 3 tane de erkek çocukları var: Kasım, Maysalbek, Caynak. Oldukça çalışkan, fedakar ve mutlular :) sonra bir savaş çıktığını öğreniyorlar ve bütün erkekleri orduya çağırıyorlar. Çekirdek ailemizde de dört tane yiğit delikanlı var hepsi orduya gidiyor ve dördü de şehit oluyorlar. Geriye bir Tolgonay kalıyor bir de sadık dostu Toprak Ana..
Savaşın bıraktığı derin izleri, buruk sevinçleri, hayata tutunmak için çalışan ve çabalayan insanları, ne kadar kötü şey yaşamış olsalar dahi hayatın kısacık bir anında bile mutlu olmayı Cengiz Aytmatov gözüyle gördüm. Öyle güzel anlatmış ki dili sade, betimlemeleri adeta hayal dünyamıza ışınlanıyordu. Çok güzel bir eser, benim için yeri çok ayrı olacak ama içimden bir an neden bu kitabı okudum dedim...(hüzünlü olduğu için dedim bunu)
Hülasa okuyun, okutturun efendim!
80 syf.
10/10 puan verdi
InsanSadeceSahipOlunmayanŞeyiSever SadeceErişilmeziAradığıŞeyiSever
PROUST'GIL DENKLEM hiçbir zaman basit değildir.
BECKETT tan inceleme de hiç basit değildir...
Buara en çok özlediğim okumalarım 
Marcel Proust 
Kayıp Zamanın İzinde Serisi iken 
Samuel Beckett ile okuma anılarımı tazeleyeyim dedim, birçok durum ve karakter zihnimde canlansa da ince ayrıntılar da anımsama yaşadım. Buna da güzel bir cümle iliştiren Beckett beni en az
Bir gün savaşların sona ermesini çaresizliklerin yaşanmamasını diliyorum...
Yazardan okuduğum ikinci kitap ve her kitapta hikaleyeleri ile beni alaşağı etmeyi başarmış bir yazar... Diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum...
Kitaba gelecek olursam;
Uçurtma Avcısı'nın yazarının kaleminden çıkmış, bu kez iki kadının kesişen yollarını ve dostluklarını anlatıyor.
Her ne kadar iki kadın üzerinden gidilse de bence bu kitap sadece Meryem' in..
Kitapta Afganistan'da şiddetli rejim değişikliğinin gölgesinde yaşayan hatta yaşamaya çalışan bu kadınlar bize her sayfada hüznün buruk adını, acıyı, çaresizliği anlatıyor, okuduğunuzda iliklerinize kadar hissediyorsunuz bu duyguları.
Kitaptaki karakterlerden Leyla umudu, geleceği Meryem ise çaresizliği, sabrı temsil ediyor bence.
Bu kitap ile yeniden anlıyoruz ki Afganistan'da kadın olmanın hatta böylesi bir dünyada Kadın olmanın ne kadar zor olduğunu.
Hikaye siz okudukça sizi içine çekiyor, gayet akıcı yalın bir anlatımı var. Daha fazla konuşmak anlatmak istiyorum ama okumayı düşünenlere spoi vermek istemiyorum bu kitapla ilgili. Okumak isteyen herkes bence bir an önce okumalı..
Kitaptan sevdiğim alıntılar;
•"... çünkü bir toplumun kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur, Leyla. Hiç yoktur."
•"... pusulanın hep kuzeyi gösteren ibaresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir."
Bin Muhteşem Güneş
Khaled Hosseini
Bin Muhteşem Güneş / İnceleme
Yazar ; Afganistan'ın iç karışıklığını Meryem ve Leyla'nın hikayesi üzerinden anlatarak Ortadoğu'nun içinde bulunduğu siyasi kargaşaya ve özellikle Ortadoğu'da hele de şeriatla yönetilen bir ülkede kadın olmanın zorluklarına değinmiş. Kitabı okurken bu kadar da olmaz dediğim, sinirlenip midemin bulandığı rahatsız edici kısımları saymazsak eğer akıcı ve yine sonu hiç beklenmedik bir şekilde ilerliyor. ( Okuyacaklara haksızlık etmek istemiyorum. ) Meryem'in fedakarlıkları, Leyla ve Meryem'in yaşadıkları zorluklar, başlarından geçen olayları iliklerinize kadar hissetmek mümkün. Sonu buruk bir sevinçle bitiyor olsa da okurda derin izler bırakıyor. Yeri geliyor Raşit denilen pedofiliyi kendi ellerinizle öldürmek gelirken Leyla ve Meryem'in yaşadığı acılarla duygulandırıyor...
Daha fazla spoiler vermeden burada tamamlıyorum yoksa söylemek istediklerim kitabın kendisi olacak.
Keyifli Okumalar... Bin Muhteşem Güneş Khaled Hosseini