Bu manzumeleriyle Hadikat-i Süeda'sından Fuzûli’nin Şiiü’lmezheb olduğunu tezâkir-i şuarâ (1) sâhiblerinin, fakat Şîiü’l-mezheb bulunanları ihsâs (2) ediyorlar. Köprülüzâde Mehmed Fuâd Bey de, Sünnî ve sünnevî olduğu hâlde, bu kanâattedir. Şâirin Dîvânı’na yazdığı mukaddime-i mufassalada,(3) hepsinden ileriye giderek Fuzûli’nin Şiiliği bir hakikat-i tarihiyedir diyor. Ve sözünü te’yid için Divânı’nın bazı muhteviyâtıyla (4) ihticâc (5) etmek kâfi olduğunu söylüyor. Mehmed Fuâd Bey’e göre Fuzûli’nin naatlarında ilk üç halifeden asla bahsetmemesi delil-i teşeyyu’ (6) olabilirmiş. Hâlbuki Sünni şâirler dört halife hakkında ekseriyâ ayrı ayrı naatlar yazdıkları gibi Hazreti Peygambere âid naatlarmda da mutlaka onlardan bahsederler(miş).
Yukarıda asla, ekseriyâ, mutlaka kelimelerinin altlarına birer hatt-ı butlân (7) çekerek şu üç kelimeye nazar-ı dikkati fazla celb etmek istedim. Çünkü bunlar Mehmed Fuâd Bey’in kaleminden aynen çıkmıştır.
"...hakkı, hakikati savunanlar sadece Müslümanlar olmalı ve Müslümanların düşmanı olarak sadece butlan içinde kalanlar, zulme yardakçılık edenler, cehaleti makbul sayanlar kalmalı. Durum bu değil ve durumun bu olması için birşeyler yapılmalıdır...
Sen, mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit; "Mesleğim haktır veya daha güzeldir" demeye hakkın var. Fakat "Yalnız hak benim mesleğimdir" demeye hakkın yoktur. ﻭَﻋَﻴْﻦُ ﺍﻟﺮِّﺿَﺎ ﻋَﻦْ ﻛُﻞِّ ﻋَﻴْﺐٍ ﻛَﻠِﻴﻠَﺔٌ ٭ ﻭَﻟٰﻜِﻦَّ ﻋَﻴْﻦَ ﺍﻟﺴُّﺨْﻂِ ﺗُﺒْﺪِﻯ ﺍﻟْﻤَﺴَﺎﻭِﻳَﺎsırrınca, insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz. Başkasının mesleğini butlan ile mahkûm edemez.
Havfın bizi onun önüne taşıdığı hiçlik, Dasein’ı temelden belirleyen butlanı açığa çıkarmaktadır. Bu butlan ise, ölüme fırlatılmıştık olarak var olmaktadır.