Sabahattin Ali ile Anket
Anketi yapan: İhsan Aygün Beşinci cevap: Sabahattin Ali Bay Sabahattin Ali günün en kuvvetli hikayecisidir. Hikâyelerini Değirmen isimli kitabında toplamıştır. Dağlar ve Rüzgâr isimli bir şiir kitabı da vardır. Kendisini Ankara'ya son gidişimde tanıdım. Anketimden bahsettiğim zaman, "Sorularınızı verin ben size karşılıkları yazar veririm.
M.Fuad Köprülü Hoca'da "Alp" Teşkilatı
İslamiyetten evvelki Türklerde "kahraman, cengâver" mânâsına bir lâkap olan ve prenslere de verilen Alp ünvanı, İslamiyetten sonra da - hatta Müslüman Türk Devletlerinin resmi unvanlarında bile devam etmişti; fakat Türkler İslâmiyeti kabul ettikten sonrai bazen onunla beraber bazen de yalnız başına dini mahiyetteki 'Gazi' lâkabı kullanılmağa başlandı. (...)Tarihi menbalarda bazen umumi olarak bütün Müslüman ordusu efradını ifade için kullanılan 'gaziler' tabiri umumiyetle daha dar ve daha hususi bir mânâ ifade eder; yani onunla ordudaki veya büyük şehirlerdeki muayyen bir zümre kast olunur. (...) Ekseriyetle geçinecek bir toprağa ve kendini yaşatacak bir işe sahip olmayarak, iktisadi zaruretler karşısında maişet vasıtalarını Ortazamanın mütemadi harplerınde ve dahili iğtişaşlarında arayan böyle tufeyli bir sınıfın vücuda gelmesi pek tabii idi. (...)Öyle anlaşılıyor ki bu devirlerde Garbi Anadolu uçlarıdnaki Alplar teşkilatı, (...) daha ziyade bir şehir teşkilatı mahiyetinde olup İslâmi ananelere dayanan Gaziler teşkilatından farklıdır; bilhassa eski Türk ananelerine bağlıdır.(...) Uc beylerinin Gazi lâkabını almaları ise onların artık şehir hayatına geçmiş ve az çok mederese tesiri altına girmiş olmalarından dolayıdır.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Anne
Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:  Tenimde bir yara işler gibisin Titrerim rüzgarlar keder vermesin. Anneler beşikten der çocuğuna:  Acını görmesin gözüm alemde Teselli demeksin bana son demde. Bütün ümitleri yel alır gider Tomurcuk açılır, sel alır gider Anneler büyütür, el alır gider.
Hem de öyle bir düşündüm ki, salaş sokakların dar vakitleri, ormana gelmiş gibi oldu bir an... Sonra, bu dar vakitlerin çeşitli köşelerine yıkılıp kalmış tinerci çocuklar da geldi tabii; hayata meydan okuyan bakışları, uykulu duruşları, soğuktan mosmor kesilen elleri ve yalnızlıklarıyla, ağaç diplerine oturup derin derin tiner solumaya başladılar. Onların peşinden ihtiyarlar sökün etti sonra; kocaman bir burun ya da yay şeklini almış titrek bir çene halinde, ellerindeki naylon torbalarla, bana çalılık gibi gözüken çöplüklere doğru homurdana homurdana yürüdüler. Derken, ellerinden taşan ellerinin boşluğuyla, işsiz kalmış babalar da geldi şehirden; kayıp gençler, kucaklarında çocuklarının fotoğrafıyla sokak sokak dolaşan gözü yaşlı anneler, onların yanından başlarını çevirip bir kerecik olsun böyle neler oluyor diye bakmadan geçip gidenler, göbekli göbekli adamlar, yoksul semtler, tamtakır evler, çıkmaz sokaklar, hapishaneler, ışığa ve gürültüye boğulmuş dev alışveriş merkezleri, apartmanlar, cinayet saatleri, cinnet dakikaları, eğlence akşamları, buluşma geceleri, aydınlık sabahları ve bütün bunları sarıp sarmalayan, kirli kirli, uzak uzak görüntüler de geldi...
Anneler
Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna: – Tenimde bir yara işler gibisin Titrerim rüzgarlar keder vermesin. Anneler beşikten der çocuğuna: – Acını görmesin gözüm alemde Teselli demeksin bana son demde. Bütün ümitleri yel alır gider Tomurcuk açılır, sel alır gider Anneler büyütür, el alır gider.
Anneler ve Kudüsler
Güz suları bizim şehrin önünden akar Kış savunması Bizim şehir üs öbür şehirlere Dakka şimdi bir doğu kamerası Ölümü çeken Geleceği parmakların bir bir gösterdi Yeşil bir harmani dizlerinde
Sayfa 54 - undefinedKitabı okudu
Reklam
Geri17
80 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.