''Söylediğin kadar yaramaz olduğuna inanmıyorum."
Çok ciddileştim:
"Beş para etmem.Çok kötüyümdür.Noel günü,benim için bir İsa değil,bir şeytan doğar ve hiçbir armağan alamam.Belanın tekiyim yani.Küçük bir bela.Bir iblis.Bir piç.Ablalarımdan biri ,benim gibi kötü bir çocuğun doğmaması gerektiğini söyledi."
........
"İyi ama ne yapıyorsun böyle?
"Bütün bunları yapan,aslında şeytan olmalı.Birtakım şeyler yapma isteği geliyor içimden ,ve ...yapıyorum.Bu hafta Nega Efegenia'nın çitini ateşe verdim.Dona Cordelia'ya ,'Topal Ördek' diye bağırdım,çok kızdı!..Paçavradan bir topa tekmeyi yapıştırdım,batasıca top Dona Narcisa'nın penceresinden girdi ve büyük aynasını kırdı.Sapanımla üç lamba patlattım.Seu Abel'in oğlunun kafasına da taş attım."
“Yalnız bu hafta 3 kez dayak yedim.” dedim. “Hem de ne biçim. Yapmadığım şeylerden ötürü bile dayak yiyorum hep suç bende. Artık beni dövmeyi alışkanlık haline getirdiler”
“İyi ama niye yapıyorsun böyle?”
“Bütün bunları yapan aslında şeytan olmalı bir takım şeyler yapma isteği geliyor içimden ve yapıyorum bu hafta Nega’nın çitini ateşe verdim.
(Bakara suresi 30 ):Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi.
Bu
Roman, ‘Tiyatroda ön oyun’ başlıklı bölümle başlamaktadır. Bu bölümde, tiyatro müdürü, ozan ve palyaço arasında diyaloglarvardır. Tiyatro müdürü, sahnelenecek bir oyun üzerinde ozan ve palyaço ile konuşur. Her oyunda onlara yardım ettikleri için mutludur. Fakat aralarında görüş ayrılıkları vardır. Tiyatro müdürü, sahnelenecek oyunun seyirciyi
Bu yazıyı hazırlamadan önce söylemek istediğim bir kaç şey var. Kimse kimsenin inancına inanmak zorunda değil ancak saygı duymak gerekiyor. Bu yazının yayınlanmış olma sebebinin en temel özelliği kişinin bu öğretiyi yayarken ne anlatmak istediğidir. Yazıda kesinlikle satanizm hakkında iyi veya kötü diye yorumlar yapmıyorum ve hiçbir şekilde
“Yalnız bu hafta üç kez dayak yedim,” diye sürdürdüm. “Hem de ne biçim. Yapmadığım şeylerden ötürü bile dayak yiyorum. Hep suç bende. Artık beni dövmeyi alışkanlık haline getirdiler.”
“İyi ama, ne yapıyorsun böyle?”
“Bütün bunları yapan, aslında şeytan olmalı. Birtakım şeyler yapma isteği geliyor içimden, ve… yapıyorum. Bu hafta Nega
Kemal Özer
Siz Gıda Güvenliği Hareketi’ni kurdunuz. Deccal Tabakta kitabını yazdınız ve şimdi Şeytan Ye Diyor kitabı ile İnsan Ne Yemeli Yememeli? sorusuna cevap veriyorsunuz. Gelecek nesillerimizin sağlıklı bir hayat sürebilmesi için bireysel bir savaş veriyorsunuz adeta. Çabalarınız takdire şayan… Peki, sizin Gıda Hareketi’ni başlatmanıza
Tolstoy’un garip bir iman hikâyesi var, şaşırtıcı ve elbette üzerinde düşündürücü. Onun hikâyesini garip yapan, ellisinden sonra amansız ve ne yazık ki kimilerine göre anlamsız bir sorunun peşine düşmesi…
Önce niye anlamsız görüyor bazıları, onu açıklayayım. Elbette daha önce amansız da olan soruyu söylemek gerekir, basit bir soru aslında:
Hanok’un kitabı
Yazıya başlamadan önce belirtmeliyim ki internette bu konuyu bu kadar ciddi işleyen kimse yoktur. Yerli-yabancı hiçbir sitede bu kadar ayrıntılı ve geniş bir Enoch yazısı bulamazsınız çünkü günümüzde yazarlık nedense bir başkasından copy-paste ederek yayım yapmak sanılıyor. Ancak ben Enok dahil İncil, Tevrat, Zebur, Kuran ve daha