Ah, bizi niçin böyle yetiştiriyorlar? ... Anam, babam beni önce en kıymetli, en nazik bir oyuncak gibi süslemek, yalnız kendi gururları, kendi iftiharları için süslemek istediler ve bütün başkalarının çocuklarından üstün, emsalsiz bir çiçek gibi yetiştirmek için çalıştılar, terbiye ve tahsilime tam anlamıyla özen gösterdiler; lisanlar, piyano öğrettiler. Bu lisanlar, piyanolar kimin için? Yalnız kendileri için mi? Halbuki kendileri o lisandan bir şey anlamazlar, o piyanoyu umursamazlar. Sadece bir istekleri vardı: Herkes bana ve kendilerine gıpta etsin. En parlak, en eşi benzeri bulunmaz bir evlat olarak gösterileyim. Düşünmediler ki bu memlekette ne kadar yegane, ne kadar eşi bulunmaz olursak o kadar mutsuz olacağız; düşünmediler ki bizi yaşayacağımız hayata, beraber ömür geçireceğimiz kocalarımıza göre terbiye etmek ve büyütmek gerekir.
Sonra en önemli mesele: Böyle terbiye ve eğitimle yetiştirdikleri bir kızı , bu kadar özen ve çabayla, naz ve nimet içinde büyütülmüş bir evladı tam dikkat ve himmet lazım olduğu, tam mutlu olması gereken bir yaşa gelince, hayatımız başka türlü harekete müsait değildir diye terk ve ihmal ediyorlar. Bize ruhumuzun kabul edemeyeceği boğucu, renksiz, siyah bir hayatla, ekseriyetle hiçbir bakımdan bize zerre kadar layık olmayan kocalar veriyorlar.