Yasanın Tekrarı: Aranızda oğlunu ya da kızını ateşte kurban eden, falcı, büyücü, muskacı, medyum, ruh çağıran ya da ölülerin ruhlarına danışan kimse olmasın. Çünkü Rab bunları yapanlardan tiksinir. Vahiy: Ama korkaklar ve inançsızlar ve menfurlar ve katiller ve sefahat düşkünleri ve büyücüler ve putperestler ve tüm yalancılar alevler içinde yanan o kükürtten göldeki yerlerini alacaklar: ve bu onlar için ikinci ölüm olacak. Levililer: Cincilik yapan, ruh çağıran ya da büyücülük yapan ister erkek olsun, ister kadın olsun kesinlikle öldürülecektir. Onları taşlayacaksınız. Ölümlerinden kendileri sorumlu olacaklardır. Çıkış: Bir cadıyı yaşatmayacaksınız.
144 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Hasan El Benna
14 Ekim 1906 tarihinde Mısır’ın Buhayre vilâyetine bağlı Mahmûdiye kasabasında doğdu. Babası, el-Fetḥu’r-rabbânî li-tertîbi Müsnedi’l-İmâm Aḥmed b. Ḥanbel eş-Şeybânî adlı eserin müellifi olan ve geçimini saatçilikle sağladığı için Sââtî lakabıyla tanınan Ahmed b. Abdurrahman el-Bennâ’dır. İlk öğrenimini babasından gören Hasan, sekiz yaşında
Hasan El-Benna
Hasan El-BennaAhmet Emin Dağ · İlke Yayıncılık · 2017271 okunma
Reklam
Dindarlıkta daha az şair mizaçlı, soğuk ve mantıkçı, belki de şarlatan, ama yürekleriyle olmasa bile en azından kafalarıyla heyecan duyan başka birileri de, bu tek tek olaylardan kimilerinin farkına varmışlar ve bir merkezden yayıldıklarını düşünmeksizin bunları gerçek saymışlar. Her biri tekil bir olayı bir bilim haline getirmek istemiş. Cincilik, remil, büyücülük benzeri, insandan insana ve henüz hiç bilmediğimiz kimi koşullara göre değişen, bu yüzden de tümüyle geçici olgulara dayalı bütün bilicilik türleri buradan türemiş.
Ne güzel anlatmış!
Temelinde, İslamiyet gibi tektanrılı yeni bir dinin yayılmasını önleyemeyen Budist, Manihaist ve Şaman rahipler, eski geleneklerini yaşatmak ve kendi kişisel çıkarlarını korumak amacıyla kendi hurafeleriyle diğer toplumların batıl inançlarını birleştirip bu karışımın üzerine biraz da din sosu katarak, cincilik, üfürükçülük ve büyücülük mesleklerinde “her devrin adamı” olmuşlardır.
Büyücülük ve cincilik
Büyücülük ve cincilik, Osmanlı halk kültüründe oldukça önemli bir role sahipti. Eğitim eksikliğinin ve tıbbi bilgi yetersizliğinin ortaya çıkardığı bir meslek grubunu da üfürükçüler oluşturmaktaydı
Sayfa 282Kitabı okudu
Dindarlıkta daha az şair mizaçlı, soğuk ve mantıkçı, belki de şarlatan, ama yürekleriyle olmasa bile en azından kafalarıyla heyecan duyan başka birileri de, bu tek tek olaylardan kimilerinin farkına varmışlar ve bir merkezden yayıldıklarını düşünmeksizin bunları gerçek saymışlar. Her biri tekil bir olayı bir bilim haline getirmek istemiş. Cincilik, remil, büyücülük benzeri, insandan insana ve henüz hiç bilmediğimiz kimi koşullara göre değişen, bu yüzden de tümüyle geçici olgulara dayalı bütün bilicilik türleri buradan türemiş. Ama bu bilgince yanılgılardan, güçlerinin kurbanı olmuş onca insanın kanına giren kilise mahkemelerinden etkisel varlığın büyük gücüne ilişkin parlak kanıtlar da elde edilmiş; Lambert'e göre etkisel varlık, kalıbını parçalayıp keskin görüşünün önündeki duvarları yıkarak bütünüyle ayrılabilirmiş tepkisel varlık'tan; misyonerlerine bakılırsa, Hintliler buna Tokeiade derlermiş; öte yandan, yine Lambert'in dediğine göre etkisel varlık, başka bir yetisiyle, en kalın kıvrımlarının ardından, beynin içinde doğmuş ya da doğmakta olan düşünceleri ve bilincin bütün geçmişini kavrayabilirmiş:
Reklam
_Tüm özü düşünmekten başka bir şey olmayan ve var olmak için herhangi bir yere gereksinimi bulunmayan, herhangi maddesel bir şeye bağımlı olamayan bir töz olduğumu anladım. _Tanrı ben olsaydım tanrının varlığına inanabilirdim. _Zihinde hiçbir şey yoktur ki daha önce duyularda olmuş olmasın. _Yanılmış olabilirim, altın ve elmas diye aldığım
Ateizm adeta on yedinci yüzyılın başlarında Avrupa genelinde sıkça rastlanan büyücülükle aynı kefeye kanarak istikrara tehdit olarak algılanıyordu. Gerek ateizm gerekse büyücülük köken ve etkileri itibarıyla esasen habis bir ur gibi kabul edilirdi ve ikisi de kanunun katı kurallarıyla bastırılırdı. Öte yandan aralarındaki en kayda değer farklılık, belki de, cadılarla büyücüler o düzenin sembolleriyle sözcüklerinden faydalanarak egemen düzeni içeriden bozarken, ateistlerin hakikati ve düzenin anlaşılabilirliğini sorgulayarak ona dışarıdan saldırmalarından ileri geliyordu. Demek ki ateizm Hıristiyanlıkla ilişkili bir kuşkuyu daha açık ve net dile getirirken büyücülük ve cincilik bunu dolaylı ve kaçamak ifadelerle yapıyordu denebilir.
Sayfa 23
Türk Töresi
Hoca Ahmed Yesevî, İmam Maturidî veTöre bütün topluma yeniden anlatılmalıdır. Bugün bizi parçalamaya çalışanlara vereceğimiz en sağlam cevaplar bu terkipte hala canlıdır. Alevi-Sünni ayrımı, etnik temellendirmeler yokken bunlar vardı ve bizi güçlü ve yüksek bir insani seviyede tutuyordu. Hele Töre, kültürümüzün en temelindeki hikmete nüfuz