koşardık bayırlarda
ağaç evler kurardık
bedavaydı çiçekler taçlar yapardık
düşsek bile olsun
yeniden kalkardık
acıtmazdı hayat
ve birden büyüdük aniden
Eskiden neşemiz vardı
Gülümserdik hergün
Uzaktaydı hüzün
Hayallerimiz vardı
Uçurtmalar geçen içinden
Cumartesi öğlen
Boyalarımızla oynardık
Rengarenkti herşey
Karanlığı boyardık
Ve birden büyüdük aniden
Ve birden küçüldü hayaller..
(Ogün Şanlısoy - Büyüdük aniden)
İkindinin akşama yakın olan bir vaktinde mahalleden arkadaşlarla sokakta oynarken Suna Yenge'nin oğulları Yusuf ve İbrahim'e "hadi eve gelin Cüneyt Arkın'ın filmi başladı" demesiyle önce onların, sonra sağımda solumda oynadığım tüm arkadaşlarımın bir anda yok olması.
Onların aniden yok olmalarını o gün illüzyona bağlamış olsam da şimdi anlıyorum ki, Mudanya Sokakta oynayanların içinde bir tek bizim televizyonumuz yoktu. Ve televizyonumuz yoksa illüzyon bile oynayamıyorsunuz. Kendimi o sokak ortasında öyle çaresiz, öyle yalnız hissetmiştim ki ömrüm boyunca yaşadığım, hatta dünya üzerinde yaşanmış ve yaşanacak tüm aşklar o an oracakta bitmiş, aynı anda yüzlerce kadın yüzlerce erkek o sokakta benim gövdemde terk edilmişti. Son otuz yıldır olduğu gibi başım dik boynum bükük evime döndüm, evsizliğime. Televizyon sahibi bir evin önünden geçerken camdan gelen şu sesi duydum: "Neşe'nin kepek sorunu var". Neşe'nin saçlarının yarısını Kılir ile yarısını farklı bir şampuanla yıkamışlar. Kılir ile yıkanan tarafta kepekten eser kalmamış.
Sonra büyüdük ve dünya hızla Neşe'nin iki farklı şampuanla yıkanmış saçlarına döndü. Dünyanın bir tarafı açlıktan karnına taş bağlarken diğer taraf şişmiş göbeğini taşıması için hamal kiraladı. Bir taraf George ve Charlotte Elizabeth iken bir taraf Aylan(bebek) ve Ümran(bebek) oldu. Bir taraf nehrin suyunu tarlasına çevirdi, diğer taraf Hz. Hüseyin gibi Kerbela'da suya hasret kaldı.