“Gerekiyorsa, büyük bir dürüstlükle kendi kendini yenile!”
İnsanlar doğa yasaları gereğince, genellikle iki bölüme ayrılırlar: Sıradanlar, ki bunların biricik görevleri, kendileri gibi olanların çoğalmalarını sağlamak, bu işin aracı olmaktır. Kendi çevrelerine yeni bir söz söylemek yetenek ve dehasında olanlar, doğaldır ki, bu arada sınırsız sayıda alt bölümleme yapılabilir. Ama bu iki ana bölümün ayırt edici çizgileri oldukça keskindir. Birinciler, yani kendileri gibi olanların çoğalmasına araç olanlar, doğaları gereği tutucudurlar, uysaldırlar, boyun eğerek yaşarlar ve boyun eğmeyi severler. Bence de bunlar uysal ve boyun eğici olmak zorundadırlar, çünkü bu onların görevleridir ve burada onlar için aşağılatıcı bir durum söz konusu değildir. İkinci bölümdekilerse, sürekli olarak yasaları çiğnerler, yıkıcıdırlar ya da yeteneklerine bağlı olarak, yıkıcılığa yatkındırlar. Bunların işledikleri suçlar, doğaldır ki, son derece çeşitli ve görecelidir; ama büyük çoğunluğu, birbirinden apayrı nedenler ileri sürerek, daha iyi şeyler adına şimdinin yıkılmasını isterler. Bunların ülkülerini gerçekleştirmeleri için, cesetlerin, kan göllerinin üzerinden atlamaları gerekse, bence kendilerine bu izni, vicdan rahatlığıyla verebilirler; tabii bu söz konusu ülkünün ne olduğuna, boyutlarının ne olduğuna bağlı olan bir şeydir, bu noktaya dikkatinizi çekerim.
Reklam
Mu ülkesinde din, bilim ve eğitim merkezi olan yedi büyük ya da baş şehir vardı. Üç kara parçasına dağılmış diğer daha pek çok büyük şehir, kasaba ve köy de bulunmaktaydı. Pek çok şehir büyük nehirlerin denizle buluştuğu yerlere ya da yakınlarına kurulmuştu ve buralar gemilerin dünyanın dört bir yanından gelip gittiği ticaret ve alış-veriş merkezleriydi. Mu ülkesi dünya medeniyetinin, eğitimin, ticaret ve alışverişin baş merkeziydi; dünyadaki düğer tüm ülkeler Mu'nun kolonileri ya da onun koloni imparatorluklarıydı.
Sayfa 40 - 2 - Kayıp KıtaKitabı okuyor
Her insan mutlu olamaz. Çünkü gereğinden fazla özler dünü, hak ettiğinden fazla düşünür yarını ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü. Her insan mutlu olamaz. Çünkü gereğinden fazla özler hayatından çıkanları. Hak ettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girecekleri ve asla göremez yanı başındakileri.
Vaktiyle bir Atsız varmış var olsun!
DAVETİYE Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Düce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür; Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden
"Bundan yüz yıl sonra, banka hesabımın ne kadar kabarık olduğu, evimin ne kadar büyük olduğu ya da nasıl bir araba kullanmış olduğumun hiçbir önemi olmayacak. Fakat bir çocuğun hayatında önemli olmuş isem eğer, dünyanın daha iyi bir yer olması için bir katkı yapmış olacağım." Forest Witcraft
Reklam
224 syf.
8/10 puan verdi
·
16 saatte okudu
Aşırı fantastik geldi bana. Hoşuma gitti. Barış Müstecaplıoğlu’nun ilk defa bir kitabını okudum. Güzeldi. Başka kitaplarını da okumayı düşünüyorum. //DİKKAT Kitabın konusu hakkında bilgi içerir.// Gerçek hayata işlediği büyük bir günahı düzeltmek için hapsolduğu paralel evrenden dönmenin yollarını arayan Dağkuşu adında savaşçı bir kadın kahramanın maceraları anlatılmaktadır. Dağkuşu Türk destansı masallarında anlatılan Gulyabani, Abra, Korkut Ata, Ruh Yiyenler, Bilge Kartal Srenah, Tepegöz (Mustak), Boğaç, Basat gibi mitolojik canlılarla karşılaşır. İkinci kitap karakterimiz sevdikleri tarafından terk edilen Hasandır. Eskiciden çok ucuza ama gösterişli bir masa satın alır. Masanın gizemli olduğunu anlar. Masanın içinden çıkan ahtapot gibi hareketler yapan kadın elleri ve kollarına hayran kalır ve bu nedenle masa ve kadının gizemini araştırmaya başlar.
Ahtapotun Rüyası
Ahtapotun RüyasıBarış Müstecaplıoğlu · Doğan Kitap · 2021180 okunma
Yavaş yavaş güveni azalıyordu. İnsanın, tek başına olduğu ve hiç kimseyle konuşamadığı zaman bir şeye inanması çok zordur. İşte tam da o dönemde, Drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, diğerlerinin bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti.
Harika
İnsanların büyük çoğunluğu yüzmeyi öğrenmeden yüzmek istemez. Ne anlamlı bir söz değil mi? Yüzmek istememeleri doğal çünkü karada yaşamak için yaratılmışlar, suda değil. Ve düşünmek istememeleri de doğal çünkü yaşamak için yaratılmışlar düşünmek için değil! Evet, kim düşünürse, kim düşünmeyi kendisi için temel uğraş yaparsa, bunda ileri bir noktaya ulaşabilir; ne var ki, karayla suyu değiş tokuş etmiştir böyle biri ve bir gün gelir suda boğulur.
Sayfa 18
KECI
Kadın ayağa usul usul, her bir yanı dökülmüşçesine kalktı. Memede bakmadan, sürünür gibi dışarı çıktı. Memedin de dudaklarından, "Aaah! Un" döküldü. Memed bir zaman evin içinde dört döndü. Direğin dibinde biribirierine sokulmuş çocuklar, büyük gözlerle biribirlerini, evi, keçiyi, babalarını korkuyla süzüyorlardı. Memed keçinin yanına varıp, bir zaman, onun dertli dertli dalları kemirişini seyretti.
Reklam
Dünyanın gerçek tarihi bir gün yazıldığında büyük bir giz de açıklık kazanacak- sevgi ile sezginin yalnız hayattan yara almış kişilerde bulunabileceği.. Peter Ackroyd / Oscar Wilde'ın Son Vasiyeti
Talâk Sûresi 3. Ayet
بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم “ Her kim Allah’tan korkarsa, Allah onun için bir çıkış yolu yaratır ve onu hatırına gelmeyen yönden rızıklandırır.” Resulullah (s.a.v) :” Allah hem bu dünya şüphelerinden, hem ölümün sıkıntısından, hem de kıyamet gününün şiddetinden bir çıkış yolu yaratır. İnsanların hepsi bunu tutsaydı, kendilerine yeterdi.”
Modern sanat ve estetik anlayışı tam olarak bu sebeple hala ayakta değil mi?
Bilginin verdiği güçle bir Tanrı kadar güçlü olmak isteyen insan, aşkınlık düşüncesinin kendisine sunduğu "kesinlikler cennetini" yitirdi; mutlak ve kökten belirsizlik içerisinde yolunu kaybetti. 20. yüzyılda, akılcılığın neden olduğu çatlaktan akıl dışılığa doğru giden bir hareket doğdu. AKILDIŞI olana duyulan büyük ilgi, bugün modern bilincin yaşadığı şaşkınlığın en önemli belirtisi değil midir?
174 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
Müslümanların Tarihini Yabancıların Gözüyle Okumak ..
Eser, Avrupa'nın en meşhur tarih araştırmacılarından Will Durant'ın (1885-1981), eşiyle birlikte kaleme aldığı büyük tarih ansiklopedisinin Müslümanlardan bahsettiği kısmının müstakil olarak kitaplaştırılmış halidir. İslam'ın çıkışından (M.S. 600) itibaren donuklaştığı 1700 yılına kadar olan süreci özet olarak sunmuş denilebilir. Yazar Durant, tarih serisinin tamamında uyguladığı metodu burada da uygular: Tarih anlatıcısı kimliğiyle, gerçekleşen olayları kronolojik olarak -en az seviyede yorumla- verir. Bu sebeple ne Müslümanları tam memnun edebildiğinden, ne de Batılıları memnun edebildiğinden bahseder. Okuma hızı yüksek birisi için bir günde bitirilebilir. Çok fazla bir katkısı olmasa da yabancı bir gözün bakış açısını anlamak isteyenler için faydalı olacağı kanaatindeyim.
İslam Medeniyeti
İslam MedeniyetiWill Durant · Elips Kitap · 200421 okunma
Yalan, yalandır. Ne şekilde ortaya çıkmış olursa olsun hiç ortaya çıkmamış olması gerekir; tüm yalanlar yalanların babasından (şeytandan) doğar, Bu yüzden de dönüp dolaşıp aynı yere varır. Sakın bir daha yalan söyleme.
1.500 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.