2. Dünya savaşı sırasında Nazi Almanya'sının bir mahallesinde sefalet ve açlık ile boğuşan Alman Halkı'nın ufak mutlulukları, korkuları ve heyecanları arasında kalmış küçük bir kitap hırsızının Ölüm'ün ağzından anlatılan büyük dünyasının büyüsüne kapılıyorsunuz. Kitap hırsızının çaldığı kitaplar, her trajedi sonucunda yaşadığı hüzünden uzaklaştıran umudu oluyor. Dönemdeki yürek sızlatan yaşananların gerçekliğini ve insanların duygularını harika yansıtarak her cümlesini sindirmek için yavaş yavaş okunması hissine kaptıran kitap, boğazınızın düğümlenmesine sebep olabilir.
Kitaptaki sizi sevdiren karakterlerin arasında hassas, düşünceli, duygusal ve çoğunlukla umursamaz tavırlarıyla hikayeyi anlatan Ölüm'e hayran kalmamak elde değil. Kitap hırsızının çevresindeki herkesin öldüğü bir yaşamda hikayeye tanık olacak ve insanlığı tarafsız bakış açısıyla anlatacak başka kim olabilirdi ki. Ölüm tarafından anlatılması çok yerinde karar olmuş ama dedim ya umursamaz tavırlarından dolayı sürekli spoil vermesi insanı çileden çıkarabilir:) Sonuçta ne diye biliriz ki kabadayılık taslayan, herkesin sonu olan, tartışmaya girmek istemeyeceğiniz Ölüm'ün anlattıklarına boyun eğiyorsunuz. Başında spoil veriyor diye okumamazlık etmeyin sonuca götüren entrikalar olacakları bilsenizde sizi kitaba bağlıyor. İyi Okumalar...