Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
SARHOŞ GEMİ Ölü sularından iniyordum nehirlerin Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış; Cırlak kızılderililer, nişan atmak için Hepsini soyup alaca direklere çakmış. Bana ne tayfalardan; umurumda değildi
Yirminci yüzyılda, bir islam ülkesinde yaşayan bir derviş, fevkalade kozmopolit, fevkalade modern bir alışveriş merkezinde, burjuvaların gözdesi pahalı bir lokantaya girer. Bir biftek ve Fransız kahvesi ısmarlar. Bifteğini yer, kahvesini içerken o, tayy-i mekan, tayy-i zaman etmiştir. 2004 yılında, Frengistan ülkelerinden birinde, dünya başkentlerinin en büyüğünde kurulmuş bir sufi dergahında, büyük ve muhteşem bir halka oluşturmuş "Ya Hayy, Ya Kayyum" diye dönüp duran bir dervişler devranına katılır. Devrandan sonra oturur, dervişlerle sohbet eder, çay içer, fındık fıstık yer. Kalkar. Frengistan'daki büyük dünya başkentinden bir başka dergaha gider. Her milletten dervişlerle sohbet yapar, gönlünü şenlendirir. Geriye kalan dergahları görmeyi bir başka güne bırakarak yine tayy-i mekan, tayy-i zaman eder, İslam ülkesindeki modern alışveriş merkezinde bulunan o pahalı lokantaya döner, hesabını öder. Derviş sonra gönlü şenlenmiş, ruhu ibadet le neşelenmiş olarak kalkar gider. Pahalı lokantadaki burjuvalar yemeklerine devam etmektedirler. Bilenler der ki, bütün sır, gönlün ışıttığı o zihinsel ekranda, "tahayyül" denen o mübarek odaktadır. Kalbini yeterince cilalayan, tahayyülünü yeterince inceltip geliştiren, Hz. Allah'ın dostluğunu kazanan, zahirde hangi zamanda, hangi mekanda görünürse görünsün, gerçekte Hz. Allah'ın ve O'nun dostlarının yanındadır.
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Kitap Okumak, Hayatı Okumaktır… Tanrım bana kitap dolu bir evle çiçek dolu bir bahçe ver. (Konfüçyüs) İyi kitaplar en gerçek dostlarımızdır. (Francis Bacon)
Şehzade Mustafa (1515, Manisa - 6 Ekim 1553, Konya)
ŞEHZADE MUSTAFA MERSİYESİ I. Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı İmdat! Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı;
İstanbul 1933: Ünlü cinayet romanları yazarı Agatha Christie İstanbul'daki Pera Palas oteline bir sır saklar. Bu öyle bir sırdır ki tarihin akışını tamamen değiştirebilir. İstanbul Günümüz: Anne ve babasını kaybeden Ran ve Lusin Eltanin büyük amcalarının yanına Pera Palas oteline gelirler. Burada onları geçmişin derinliklerine uzanan nefes kesen bir macera beklediğinden habersizler. İpuçlarının saklı olduğu odalar... Agatha Christie'nin odasında bulunmuş esrarengiz bir anahtar... Ne olduğu bilinmeyen bir fosil... Eski bir parşömen... Kilitli bir kutu... Büyük bir sırrın bekçiliğini yapan yaşlı bir kaptan... Ve niyetlerinin ne olduğu bilinmeyen düşmanlar. Ran ve Lusin, Agatha Christie'nin sakladığı karanlık sırrı ortaya çıkaracak ipuçlarını takip ederler. Acaba düşmanlardan önce gerçeğe ulaşabilecekler mi?
Sayfa 157Kitabı okudu
Günlük yaşam içinde çok büyük bir sır vardır. Herkesin bunda bir payı bulunur ve herkes onu bilir, ama pek az kimse bu konuya kafa yorar. Çoğu kimse onu olduğu gibi benimser ve ona asla şaşırmaz. Bu büyük sır zamandır.
Reklam
Nokta varlığın özeti. Noktasını bulamamış ya da yitirmiş her harf ol sebepten kusurlu. Ama eski alfabede sıfırı ifade eden şekilde bir noktadır. O zaman varlık yokluk olur, yokluk varlık. Hamid bu yüzden ihtişamlı bir bilmezden gelişle sorar: Bu sıfır nedir hesâb içinde? Tecahül-i arifane, çünkü bütün varlık ancak ona doğru değiştiği bir sıfırla mana kazanır. İlimle kavgalı Fuzulî aşka da ilme de son noktayı koyar o noktada; Leyla, sûret-i aşk-ı Mevla’dır. Fazla söze hiç gerek yok aslında. Noktanın içinde bütün mümkünler saklı. Mümkün nokta gayr-i mümkün nokta. Sır nokta esrar nokta. Bâb nokta evbâb nokta. Bilinenden bir eser yok. Bilinmeyen nokta nokta. Bir parantez vakt-i ömrüm. Ölüm nokta doğum nokta. İsmimden sual edilse, bilin beni üç nokta. Bir aynada seyrettim âlemin cümlesini. Aynam nokta sırrım nokta. Umduğum kadar büyük değilmiş, dünya nokta ben nokta. Öyle uzaklaşmışım ki menzilden, sıla nokta gurbet nokta. Döndüm baktım aldığım yol, nokta üstünde nokta. Gelen geçti, giden gitti. Sağım nokta solum nokta. Menzil-i maksûda varmış erenler. Söyleyen yok susan nokta…
''Anne?'' Efendim, Diana? ''Bana söylediğini yaptım. Sırlarımı herkesten sakladım.'' Zor olduğunu biliyorum. ''Senin hiç sırrın var mı?'' Zihnimde bir kırda geyik gibi koşarken annem beni kovalıyordu. Elbette,dedi,uzanıp parmaklarını salladığında havada süzülüp onun kollarına düştüm. ''Bana bir tanesini söylesene?'' Tamam. Dudakları o kadar yakınımdaydı ki kulağımı gıdıklıyordu.Sen. Sen benim en büyük sırrımsın. ''Ama ben buradayım!'' diye çığlık attım, elinden kurtulup elma ağacına koşarak.''Eğer buradaysam nasıl sır olabilirim ki?'' Annem parmaklarını dudaklarına götütüp gülümsedi. Sihir.
Sayfa 439Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.