Hikmet ehlinden biri der ki: “Bir adamın bir mecliste konuşmak nefsinin hoşuna gidiyorsa sussun. Eğer susmuşsa ve susmak nefsinin hoşuna gidiyorsa konuşsun (nefsine muhalefet ederek hakkı söylesin) (İbn Ebü’d Dünyâ, Kitabü’s Samt, nr.97)
Lokman Hekim’e, “Senin hikmetin nedir?” diye sorulunca, şöyle buyurdu: “Ben yapmam gerekmeyen şeyi sormam. Beni ilgilendirmeyen şeyin de peşine düşmem.” (Ahmed,Zühd,nr:106)
Abdullah b. Mesud (r.a.) demiştir ki: “Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a (Celle celaluhu yemin ederim ki, uzun müddet hapsedilmeye dilden daha fazla lâyık hiçbir nesne yoktur.”
Ebü’d-Derdâ (r.a.) sert ve keskin dilli bir kadın görünce, “Şayet bu kadın dilsiz olsaydı onun için daha hayırlı olurdu” dedi. (İbn Ebü’d Dünyâ, Kitabü’s Samt, nr.100)
Ebû Bekir-I Sıddîk (r.a) ağzının içine taş koyardı. Böylelikle kendisini konuşmaktan menederdi ve diline işaret ederek şöyle derdi:
“Beni tehlikeli yerlere atan işte budur.”