“İnsanoğul hiç belli olmaz Ağam. Bugün böyleyse, yarın şöyle. İnsan her gün yeniden doğabilir isterse Ağam. Ama her sabah anadan yepyeni, başka bir insan olarak doğabilir. İyi de doğabilir, kötü de.. Şimdi bu baktığın, gördüğün benim, yarın bir iş yaparım ki senin de, benim de aklımızın köşeceğinden geçmemiş ola. Onun için tevekkül ol, daha çok
Adem ve Havva'nın Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam tarafından paylaşılan hikâyesinde, cennetteki ilk insanların giysilerin eksikliğiyle ilgili bir sorunu yoktu. Sadece yasak meyveyi yedikten sonra çıplaklıklarının farkına vardılar. Onlar hakkında anlatılan hikâyelerde, üç dinde de ilk iki kișinin kıyafetine ya da bunların eksikliğine her zaman
Onarmak İçin Yıkmak
✮ ✮ ✮
Hayatın her alanında geçmişin izlerini bulmak, doğanın bir yapısıdır. Ancak geçmişi yorumlamak, bize sunulmuş bir imkandır. Geleceğimizi şekillendiren bizim geçmişi nasıl yorumladığımızla alakalıdır. Geçmişin yaşanmışlık halini iyi ile kötü sonuçlarını hassas bir dengede tutmak, bu denge üzerinde geleceği
Farklı yemeklerin karışımı midede sindirilemez ve çürür, çürümüş gıda metabolitleri damarlarda birikir, kılcal damarları tıkar.
Bu durumda dokular, ihtiyaç duyduğu besin ve vitaminlerden mahrum kalır.
Sonuçta karışık yemek yiyenler daima açlık hisseder.
Gerçekten de onlar açtır, az diyenler ise toktur.
Çünkü az yiyen ve günde 2 defa dan fazla yemeyen yediğini kolayca ve sonuna kadar sindirir; gerekli olan besinler kana karışır, zararlılar dışarı atılır.
Mide, bağırsak ve damarlar temiz, dirençli ve sağlıklı kalır.
Sağlıklı bağırsaklarda yaşayan mikroorganizmalar vitamin, hatta havadaki azotu kullanarak protein üretir.
Büyüklerimiz de söylediği gibi "Açlık azaları doyurur, tokluk ise aç bırakır".
Bize verilen ömür ile birlikte rızkımızda verilmiştir.
***
Sefiliz çünkü hayatın doğum, yaşam , ölümden ibaret olduğunu sanıyoruz. Bu yüzden kalbimizin kirliliği, bu yüzden fedakâr olamayışımız, bu yüzden bencilligimiz, bu yüzden nankörlüğümüz. Dünyadaki kötülüklerin baş kahramanı neden hep biziz? Neden her gün masum insanlar ölüyor? Neden Obezle mücadele eden insanlar varken açlıktan ölen insanlar da
Bizim hislerimizi çocuksu bir cesaret gösterisi ya da umutsuzluğun sonundaki çaresizlikten başka bir şey olarak görmeyenler, eski devrin zavallı insanlarıdır.
Hem eski hem de yeni çağın duygularını net bir şekilde anlayabilen kişiler nadir değil midir zaten?
Hayatın tüy kadar hafif olduğunu düşünüyoruz, ama bu hayatlarımızı boşa harcadığımız anlamına gelmez, hayatı tüy kadar hafif bir şey olarak sevdiğimizi gösterir.
Tüyler çok uzağa, hızla uçar. Gerçekten şimdi, vatanseverliğin, savaşın sorumluluğunun ne olduğuna dair büyüklerimiz her zamanki tartışmalarını yüksek sesle haykırmaya devam ederken, bizler onları geride bırakarak yüce kişilerin sözleriyle yola çıkıyoruz.
Sayfa 44 - Ölüm asla bir insanın duygularını solduramazKitabı okudu
“Çeklerin dili Polonyalıların ve eski ortakları Slovakların diline çok yakındır; o kadar ki her birinden gelen üç filozof, üç hukukçu, üç diplomat dahi tercümesiz her ayrıntıyı tartışabilir; lügat kullanmadan kitaplar okunabilir..
İmparatorluk zamanında Prag, Brno (Brun) ve Karlovy Vary'ye (Karlsbad) giden büyüklerimiz; Çek mühendis ve işadamlarının, hekimlerin iki-üç dil bildiğini, Alman Avusturyalıların Fransızca bile konuşamadığını söylerler..
Prag'daki üniversite iki dilde eğitim yapardı, ortak dil ise tabii ki Latinceydi. Çeklerin çoğunun soyadı Almancadır. Ama mesela Viyanalıların da birçoğu Çek soyadı taşır…”