Aydın bir hükümdar, gerçek çıkarlarını bilendir. Bilir ki, çıkarları milletinin çıkarına bağlıdır. Aydın hükümdar bilir ki, sefil esirlerden başka kimseye kumanda etmediği sürece bir hükümdar, ne büyük olur, ne sevilir, ne de saygın olur. O bilir ki, hakkaniyet, iyilikseverlik ve özen, ona, insanlar üzerinde, semadan indirilen efsanevi unvanlar­dan daha gerçek hukuk sağlar. Hisseder ki, din yalnız rahipler için ya­rarlıdır, topluma yararsızdır. Sözün kısası, teslim eder ki, şan ve şerefle hakim olmak için, iyi yasalar yapmak, erdemler göstermek; büyüklük ve gücünü sahtekarlıkla ve kuruntular ve hayaller üzerine bina etmemek gerekir.
Araf suresi
146- Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, âyetlerimizi anlamaktan uzak tutacağım. Onlar ki, bütün âyetlerimizi görseler de onlara iman etmezler. Doğru yolu görseler de o yolu tutup gitmezler. Eğer sapıklık yolunu görürlerse tutar onu izlerler. Çünkü onlar âyetlerimizi inkâr etmeyi âdet edinmişler ve onlardan hep gafil olagelmişlerdir.
Reklam
Rasulullah (S.A.V.) buyuruyor ki: " Cebbâr olan Allah'ı unutarak zorbalığa girişen ve saldırganlığı huy edinen kul, ne fena bir kuldur! Büyüğü (Allah'ı) unutarak zorbalığa girişen ve büyüklük taslayan kul, ne fena bir kuldur! Kabirleri ve bedenlerin çürüyeceğini unutan, bilmezlikten gelen ve hesaba katmayan kul, ne fena bir kuldur! Hayatının başlangıcını ve akıbetini düşünmeyerek küstahlaşan, azgınlaşan kul, ne fena bir kuldur!"
Sayfa 380Kitabı okudu
"Gücünüzü zekâ sanıyorsunuz, şiddetinizi ahlâk, cehaletinizi büyüklük.."
+187
İnsanlar da öyle; eğer halk kendi içinde büyüklük ve kahramanlık unsurları içeriyorsa oradan büyük insanlar,kahramanlar ortaya çıkabilir. Halk kitleleri soğuk,nemli sis gibiyse hiçbir güç onlardan yıldırım üretemez.
Sayfa 8 - Kültür YayınlarıKitabı okudu
- "Binlerce galaksinin yalnız bir tanesinde, bize bir gözbebeğinin ortasındaki pırıltı kadar küçük görünen bu yıldızlardan otuz milyar kadarı sayılabilmiştir," dedi, "milyonlarca ışık yılı içinde yüz milyarlarca yıldız daha var ve bunlardan çoğu yüz binlerce arz küresini içine sığdırabilecek kadar büyüktür. Milyon kere milyon defa arzı içine alabilecek dev yıldızlara bile rastlıyoruz. Bu sonsuzluğun daha birinci merhalesinde idrakimizin soluğu kesiliyor. Kavrayamıyoruz. Dehşete düşen Pascal'ı daima hatırlıyoruz. Mıymıntı zekâmızın rahatını kaçırmamak için, başımızı en kolay izahın yastığına koyuyor ve insanın hayalini çatlatan bu genişlik ve büyüklük ölçüsü içinde, sayısız dünyalardan her birini kendi yüceliğine nispetle bir atom kadar küçülten ulu kâinatın bir kıyıcığında, hayatın yalnız bizim dünyacığımızda ve şuurun yalnız bizim kafacığımızda bir tesadüf eseri olarak bulunduğunu sanıyoruz; mânâyı kendimizde hapsediyor ve bütün bu sonsuzluğun ve yüceliğin mânâsız bir doluluğu kapladığına ve tekrarladığına hükmedip çıkıyoruz. Sanki bu enginliği dolduran bütün dünyalar bizim içimizle hiçbir münasebet kabul etmeyen dışarılık ve ablak bir objeler âlemidir. Sanki insan ve kâinat, iki zıt mahiyet içinde birbirini iki yabancı gibi seyrediyor. İkisinin de birbirine aynı mânâ nizamı içinde bağlı olduğunu bir bedbaht şimşeği içinde idrak ettiğimiz hâlde inkâr ediyoruz. Münasebetlerden başka hakikat tanımayan ve mahiyetlerin önünden kaçan maddeci ilim ve felsefe, ana dâva önünde, insan zekâsını bu kadar sefil bir intihara sürüklemiştir."
Sayfa 318Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.