Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Grek sahnesinin en üzüntülü kişisi olan mutsuz Oedipus, Sophokles'in elinde en soylu insan diye anlaşılmıştır. Oedipus, bilgeliğine karşın yanılan ve açması bir kimse olarak belirtilmiştir. Oedipus, sonunda, korkunç acıları yüzünden, ölümünün üstünden aşan büyülü, verimli bir gücü kendi kendini yıpratmak için kullanılır. Soylu insan suç işlemez, derin görüşlü ozanın bize söylemek istediği şudur: onun davranışıyla her yasa, her doğal düzen, belki de töresel evren çökebilir. Bu davranışla etkilerden daha yüksek büyülü bir çevre ortaya çıkabilir. Bu etkiler, çöken eskinin kalıntıları üzerinde yeni bir evren kurar. Dine çok bağlı bir düşünür olan ozan bize şunu söylemek istiyor: ozan olarak bize olağanüstü durumda korunmuş bir sorunlar düğümünü gösteriyor, yargıç bu düğümü yavaş yavaş, ilmik ilmik kendi özel yıkımı içinde çözüyor. Gerçek Helen sevinci, bu çatışımlı (dialektik) çözülüş içinde öylesine büyüktür ki, bu nedenle, düşünülen bir bayram alayı bütün yapıtı kaplar, bu topluluk konunun insanı ürperten şu varsayım doruğunu her yerde kırıp geçer. "Oedipus Kolonosta" da engin bir aydınlığa yükselen bu özdeş parlaklığı karşımızda buluruz, gelip çatan yaşlılık yüzünden zavallılığın taşkınlığı önüne dikilir, bu durum onunla ilgisi bulunan herkes için salt acıya katlanış demektir tanrısal bir ülkeden inerek gelen ve bize yönelen kahramanın edilgen salt davranışı içinde en yüksek etkinliğe ulaşan olağanüstü bir parlaklık vardır
"Mahkeme kararlarındaki hata oranı tahmin ettiğinizden çok daha yüksek. Sadece yanlış kararlar değil,suçsuz bulunan suçlularda var. Biz bu "hataların" hepsini görüyor ve kabul ediyoruz. Bu, savunmaya iyilik olsun diye yaptığımız şeylerin sonucu. Asıl sürpriz, hatalı kararların, suçlu bulunan masumların oranıydı. Bu hata oranını hiç bilmiyoruz -hatta düşünmüyoruz bile- çünkü çok fazla sorgulama gerektiriyor. Gerçek şu ki, kanıt dediğimiz şey onu üreten tanıklar tarafından yanıltıcı hala gelebilir, hepimiz insanız çünkü. Hatıralar silinir, görgü tanıklarının ifadeleri çok güvenilir olmayabilir, en iyi polisler bile adaletin hatalarına maruz kalıp yanılabilir. İçinde insan faktörü olan her sistem hataya açıktır. Neden mahkemeler farklı olsun ki? Değiller. Bizim sisteme gözü kapalı güvenimiz, cehaletin ve büyülü düşüncelerin bir sonucudur."
Reklam
İstanbul ne büyülü, ne mucizevi şehir. Sen planlarını yaparken başka kaderleri başına getiren. İyi ki de getiren..İstanbul'dan başka hiçbir yerde olmayı istemem şu anda ben.
Cennette gibiyim. Gözlerim hiçbir şeyi görmüyor. Allah’ım bulutların tepesinde geziyorum. Şu güzel kapıdan içeri gireceğim ve büyülü bir rüyanın içinde bulacağım kendimi. Buna inanıyorum ve bunu seviyorum; hayallerimi, rüyalarımı, sahip olduklarımı ve bunları bana yaşatanı…
Büyülü bir boşlukta hissettirecek,kilit altında saklanilması beklenen ama layık olduğu tüm zenginliği ve satacağı yüzünden şu yüzüne çıkan,tesadüf eseri bulunan bi yerdi sanki.
"Evliya Çelebi'nin mizahıdır bu" dedi."Gezdiği yerleri, gördüğü insanları edebiyat tadıyla anlatır;hani şu büyülü gerçekçilik dediğiniz ve hayran olduğunuz türün en büyük ustasıdır. Daha on yedinci yüzyılda göğsüne iğde dalı saplanarak öldürülebilen vampirleri,başlarına kül sürerek kendilerini tavuğa dönüştürebilen kadınları, üflemesiyle nehirleri dondurabilen adamları anlatır. Müthiştir, müthiş."
Sayfa 397Kitabı okudu
Reklam
464 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Aşk tüm zamanların içinden geçer serisi 2 günde bitti:( masal gibiydi, reel hayata eğlenceli bir molaydı, keşke o büyülü masal aleminde kalabilseydim hep. Serinin sonundaki minik detaydan dolayi hala kendime gelemedim. (Nasıl bağladın oraya Kerstin bacimmm harbi iyi bağladın :D ) kabul edelim sonlara dogru klişenin dibine baya bi vurdun, ucu açık bir dolu olay ve karakter de bıraktın. Ama en sonu cidden güzeldi. Ha tabi bence burada bitmemeliydi o da ayrı. Gwenn ve Gideon'un şu son halleriyle neler yapacaklarını, kronografla nerelere gideceklerini, evli mutlu çocuklu hallerini falan görmek istiyor insan haliyle :P Yan karakterlere neler oldu yine ucu açık, yok yok yetmedi bu kitap bize Kerstinnn hanım aplacım:((( novella falan yazsan da olur, böyle ağzımıza bir parmak bal çalıp, kavanozu geri aldın yaa, alacağın olsun:( Kesinlikle fantastik sevenlere öneriyorum seriyi ama tek başınıza okumayın bence:D çünkü her an yok artık şunu gördün mü bunu farkettin mi bence şöyle olacak böyle olacak, katil uşakkk! :P diye anlık dayanışma ve heyecan birliği yapabileceğiniz bir okur dostunuz olmalı. Aksi halde kitap ve heyecanı içinizde patlıyor benimki gibi hahaha :D Sırf beni bu kadar soru işaretleri içinde bıraktı diye de son kitaptan 1 puanı kırdım, hakettin sen bunu hayün yazar ! :D
Zümrüt Yeşil
Zümrüt YeşilKerstin Gier · Pegasus Yayınları · 20171,873 okunma
Oda karardı. Ruhunda boşluk, hüzün vardı. Çevresindeki hayal ülkesi yıkılıyor, bir iz bırakmadan yıkılıyordu. Her şey, düş gibi, gürültüsüz, sessizce gelip geçmişti. Şimdi hayallerinin neler olduğunu bile bile anımsamıyordu. Ama içini sızlatan yeni bir duygu, kışkırtıcı bir istek belirsiz bir yığın yeni hayal çağırıyor... Küçük odada derin bir
Sayfa 25 - Varlık Yayınları - Nihal Yalaza Taluy Çevirisi(Sayfa 25-26)
Duymak yerine görmek mi ? Rezalet bir düşünce. Aptalca bir takas olurdu bu. Kulaklarına, gözlerimden daha çok güveniyorum. Şu an bile gözlerim bana yabancı. Belki de beni hayal kırıklığına uğrattılar. Dünyayı hiç senin gözlerinden gördügüm kadar açık ve canlı bir şekilde, parlak ve güzel görmedim onlarla. Benim gözlerim yarım ayı yarım ay olarak görüyor, yarısını senin yediğin bir karpuz olarak değil. Benim gözlerine göre bir taş büyülü bir balık değil, sadece bir taş. Gökyüzünde su bufaloları, çiçekler, kalpler yok. Sadece bulutlar var.
Sayfa 264Kitabı okudu
Ben altı yaşımda ilk kez hamama gittim. Hayal gücü masal ve destanlarla beslenmiş bir çocuk için hamam, uyanıkken rüyalar ülkesine girebilmek kadar büyülü ve heyecanlıydı ve bu ayıkken aşık olmak gibi nefes kesiciydi...
Sayfa 196 - Everest CepKitabı okudu
Reklam
jung un en sevdiği hikaye şuymuş:Yeryüzünde bilinmek isteyen abıhayat,bir artezyen kuyusundan yükselip zahmetsizce ve sınırsızca akmaya başlamış .İnsanlar gelip bu büyülü sudan içmeye,onunla beslenmeye başlamışlar çünkü pek temiz ,saf ve canlandırıcıymış.Ama insanlar yaşamın bu cennet hali içinde sürüp gitmesiyle yetinmemişler .Zamanla kuyunun
256 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Aslında isme göre kitap okumam ama ne yalan söyleyeyim bu kitabı isminden dolayı okumaya karar verdim. Öncelikle şunu söylemeliyim Hasan Ali Toptaş Türkçe'nin hakkını veren bir yazar. Tasvirleri ,benzetmeleri hayata dair tespitleri....Hayran kaldım. Büyülü bir anlatımı var. Kitabın konusuna gelince aslında konusu hakkında kesin bir şey söyleyemem. Yok olmayı anlatıyor şöyle ki köydeki bir adamın gizemli bir şekilde ortan kaybolması ardından diğer yok oluşları getiriyor fakat bu yok oluşların hepsi gözle görülebilir değil insan kendi içinde de yok olabilir öyle değil mi? Benim için farklı bir deneyimdi. Söylemeden edemeyeceğim ülkenin kar'a esir olduğu şu günlerde gizemli karakterin 'Kar neden yağar kaaar?' ( okuyunca daha iyi anlayacaksınız ^_^ )sözü dilimden düşmüyor.Son olarak kitap 1994 Yunus Nadi Roman ödüllü eh yani ayrıca tavsiye ederim dememe gerek yok sanırım. :) Keyifli okumalar...
Gölgesizler
GölgesizlerHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 202012,6bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.