Kitabı ilk okumaya başladığımda şöyle bir paylaşımda bulunmuştum : “Bu kitabı ben nasıl okuyacağım ki, her okuduğum paragrafta bir şeyler paylaşma hissi yaşatıyor, çevreme bakıyorum, kimle paylaşacağım ki kim beni anlayacak... Heyecanla bir iki deneme yapıyorum, tık yok... İnsanın içinde bir coşku uyandıracak bir düşünce fırtınası başlatacak bir
İŞTE GENE BEN ve SİZLERE YİNE OKUMUŞ OLDUĞUM ESKİ BİR KİTAPTAN BİR İNCELEME DAHA. :)
Don Kişot ile ilgili bugüne dek ifade edilememiş şeyler hakkında kim ne söyleyebilir acaba? Miguel de Cervantes tarafından kaleme alınan ve yazılan bu güzel roman, dört yüz yıldan bu yana, on sekizinci yüzyıldan kalma edebi akımlara, yirmi birinci yüzyıl
Bazı yazarların yazdıklarında yüreğe dokunan bir yan vardır. İşte Tezer Özlü de o yüreğe dokunan yazarlardan. Bu sebeptendir ki, kendisine edebiyatımızın “gamlı prenses”i denmektedir. Bana göre gamlı prenses tabirini sonuna kadar hak ediyor.
Çok değerli bir yazar. Yazar olmanın da ötesinde, çok değerli bir kadın. Sapına kadar, kadın. Sapına
Uzun uğraşlarım sonrası sanırım arkadaşıma, okuma alışkanlığı kazandıracağım. Dile kolay liseden süre gelen tam on iki yıllık arkadaşlık. Zannediyorum ki o, en yakın arkadaşım benim. Hayatının en ince ayrıntılarını bile anlatır bana, tabi bende ona. Kendisi öğretmendir benim gibi ancak benim aksime atanmış hayatını düzene koymuş biridir. Hayatında
Nereden başlasam, nasıl anlatsam?
Öncelikle kitap bir roman değil. Okumaya başlarken beklentileriniz o yönde olmasın.
"Duyguların kitab"ı desem, yeridir.
Yazar bir mektup yazmış sanki insanlığa. Bazen sevdiğine, bazen bizden birine. Bazen de kendine..
Bir kitabın her satırı mı insanın kalbinin bam teline dokunur? Alıntı paylaşmaktan kitabı okuyamaz oldum nerdeyse..
Hangi kelimesini misal çekeyim ki...
"Vasiyetimdir..
Göz yaşlarımı bir çiçekte kurutun" diyor yazar.
Ne kadar derin manası var değil mi?
Ben kitaplarla aşk yaşarım. Bilenler bilir. Her okuduğum kitapla sohpet ederim. O kadar büyülü kelimeler söyledi ki kitap bana, can kulağıyla dinledim.
"Bir yalnızlık alıp gidesim var buralardan"..
Acaba ruhumu mu okudunuz, Yazar bey?
Her okuduğum satırında ben konuşuyormuşum gibi..
Bazen bitirsem mi, bitirmesem mi diye düşünmedim değil. Ama her kitap gibi seninle de vedalaştık.. Seni asla unutmayacağım, arkadaşım.
Kitabı şiddetle tavsiye ederim. Duygularınızı bir yazarın dilinden okumak isterseniz, buyurun, size çok güzel bir fırsat. Değerlendirin!
Not: Kitabı aşıklar mutlaka okusun bence...
Rıfat Ilgaz dediğimde aklınıza ilk ne gelir? Tabii ki
Hababam Sınıfı! İtiraf ediyorum okumadım ama çok izledim. Benim gibi sizlerin de izlerken kahkaha ile güldüğüne eminim. Peki Rıfat Ilgaz Hababam Sınıfı'nı neden yazmış ve nasıl bu kadar güldürebilmiş, biliyor musunuz? Buyurun cevabını kendinden dinleyelim.
Soru: ‘’Nasıl bu
"Kitaba verilen vergi %18. Yani kitap okuyorsun, %18'ini devlete 'ben kitap okudum buyurun verginiz.' diyorsun. Havyara verilen vergi %8! Yani devlet diyor ki; 'havyar ye, kitap okuma.'
Merhaba Kitap Dostlarım!
Uzun zaman oldu inceleme yazmayalı. Bunun çeşitli sebepleri var, ama şimdi anlatmanın sırası değil. Şimdi çok daha önemli bir konumuz var. TECAVÜZ!
Tecavüz kelimesi, söylerken bile bizi bu kadar etkiliyorken, bir de yaşayanları düşünelim. Şimdi hepiniz, düşünmek bile istemiyorum, diyorsunuzdur eminim. Ama düşünelim bir
Merhaba değerli okurlar, öncelikle incelememe yazarın şu sözü ile başmak istiyorum; “Sizler kendi bölgenizde ki değerleri kaleme almayacaksanız, kim onları kitaplaştırıp gelecek kuşağa aktaracak?” ve gerçekten de çok haklı kendi değerlerimize biz sahip çıkmayacaksak kim sahip çıkacak, biz okumaya, öğrenmeye ve başka insanlara ulaştırmaya gayret