Marx'ın kuramı, özellikle üretim araçlarıyla ilgili olduğu noktalarda, daha önce ele aldığımız gibi işçilerin (proletaryanın) denetlenmesi ve sömürülmesi üzerinde yoğunlaşır. Yirminci yüzyıl kapitalizminde odak noktası giderek üretimden tüketime kaymış, işçilerin denetim ve sömürülmesinden tüketicilerinkine paralel bir kayma göstermiştir. Tüketicilere artık tüketip tüketmeme, neyi ya da ne kadar tüketeceği ve tüketime ne kadar para ayıracağı konularında kendi başlarına karar hakkı tanınmaz. Kapitalistler bu kararları denetleme değilse etkileme çabasına daha çok zaman, enerji ve para ayırmak zorunda olduklarını hissettiler.
Tüketim araçlarını, üretim araçlarının Marx'ın üretim kuramında oynadığı aynı dolayımcılık rolünü tüketimde oynuyor ola rak ele alacağız. Yani, tıpkı üretim araçlarının proletaryanın meta üretebilmesini ve işçiler olarak denetim altına alınıp sömürülmelerini sağlayan araçlar olması gibi, tüketim araçları da, insanların mal ve hizmet edinmelerini ve aynı insanların tüketiciler olarak denetim altına alınıp sömürülmelerini sağlayan şeyler olarak tanımlanır.
Postmodern toplumun çelişkili karakterine uygun olarak yeni tüketim araçları da postmodern gelişmelerden hem beslenir hem de onların tehdidi altındadır.
Amerikan tüketim araçlarının geri kalan dünyaya ihracının bir Amerikanlaştırma süreci içerdiğine hiç kuşku yok. Bu noktada bir geri tepme tehlikesi var, ama örneğin McDonald's "glokal" olmaya -yani global-küresel ile lokal-yerel olanı bütünleştirmeye- çalıştı. (Aynı şey Tokyo ve Paris'teki Disney parkları için de geçerlidir.) McDonald's bunu birçok yerel mülk sahibini kullanarak ve ürünlerini her yerel ortama uyarlayarak yapıyor. Delhi, Hindistan'daki McDonald's buna iyi bir örnektir. Hintlilerin ineği kutsal saymaları nedeniyle bu McDonald's yüzde yüz koyun etinden yapılma “Maharaja Mac" satar. Hindistan'da çok sayıda vejetaryan olduğu için menüde "Sebzeli McNugget" da vardır.
Bugün ABD'deki herhangi birinin tüketim kültürüne derinden gömülmediğini ya da en azından bu kültürle bağlantılı olmadığını söylemek neredeyse olanaksızdır.