Uyanmak bile eziyetti; sanki sıcak , boğucu bir havadan buzlu bir suya girer , rüyasız geçen kapkara bir geceden aniden gündüze yuvarlanarak düşmüştü. Kendisini uyandıran neydi , bilmiyordu . Gün ışığı degildi, zaten gözü yaşlı pencerelerin ardında kasvetli , yağmurlu bir gün doğuyordu. Sadece yukarıdan delice bakışlarıyla duvarda asılı resimlerinden onu seyreden ölülerin olduğu bu yerde herhangi bir ses seda olmadığı için tabi ki gürültü de değildi onu uyandıran. Uyanmıştı ama neden ve niçin uyandığını bilmiyordu ; onu buraya bağlayan veya burada onu cezbeden hiçbir şey yoktu.
____________________________En çıplak harmana can atmak ancak devşir-
mek için kumullarında sürgünün yoktan doğma
bir büyük şiir, yoktan olma bir büyük şiir...
Vınlayın, ey dünyadaki
Kitap yakın arkadaşlarımdan biri. Çocukluğumdan beri. İlkokuldayken, Samsun'daki evimizde benim yatak odamın bir duvarı babamın kitaplığıydı. Sürgülü buzlu camlı kapakları olan bu kitaplığı kurcalamak, en büyük keyiflerimden biriydi. Geceleri odama çekilince, açılırken bisiklet zincirininkini andıran bir ses çıkaran bu kitaplığın sürgülerinden birini usulca açıp rengârenk ciltli kitaplardan, cildini ya da kapak rengini sevdiklerimi çekip çıkarmak, karıştırmak, beni odamdan alıp başka dünyalara götüren büyülü bir yolculuktu.
Büyücü
1
Zerdüşt, bir kayanın etrafından dolaşınca, az
aşağıda ve aynı yol üstünde bir saralı gibi
çırpınarak karnının üstüne düşen bir adama
rastladı. “Dur!” dedi Zerdüşt kendi kendine.
“Yardım isteyen ses bu üstün insandan gelmi
olacak. Ona yardım etmek mümkün mü
bakayım?” Adamın yattığı yere doğru koşunca,
titreyen öküzgözlü bir
Enver Paşa gülümseyerek, telâşlı bir hareketle masaya yaklaşıp haritanın üzerine eğildi.Plân üzerinde bütün ayrıntılarıyla çok uğraştım. Başaracağımızı sanıyorum.”
Bakışları, kılı kırk yararcasına renkli çizgilerin karmaşıklığını delmeye başlamış, dişleri, alt dudağı üzerinde sımsıkı kilitlenmiş, iki derin çizgi alnının simetrisini