Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.15
Beyza Bircan
Beyza Bircan
@byzabrcn
Radyo, Televizyon ve Sinema
Lisans
Ankara
150 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Kızıl kitap yorumu
Yine Stefan Zweig’in keyifle okuduğum novellalarından biriyle geldim. Tek oturuşta biten bir kitaptı. Kitapta tıp okumak için Viyana’ya giden, ama gurbet olarak geldiği bu şehir beklentilerini karşılamadığı için yalnızlıka mücadele eden bir gencin yaşadıklarını, sonrasında ise Kızıl hastalığına yakalanan küçük bir kızın onun yaşam enerjisini tekrar bulmasını sağlamasını okuyoruz. Zweig’ten beklenildiği üzere çok güzel ruhsal tasvirler vardı ve bunların keyfi kitaba çok ayrı bir tat katıyor. Yine de Zweig’in en sevdiğim eserleri arasına giremedi çünkü daha iyilerini okumuştum. Galiba yazarı bu kadar seviyor olmam da benim açımdan beklentiyi biraz yüksek tutmamı sağlıyor Her şeye rağmen okuması keyifli ve akıcı bir kitaptı. Modern klasikler arasında da okumanızı önerebileceğim kitaplar arasına girebilir. Sevgiyle kalın dostlarım...
Sonsuzluğun Sınırında Kitap Yorumu
Bilim kurgu kavramının aşırı hakkını veren bir serinin ilk kitabı. Bilim kurgu kategorisinde film-dizi izlemeyi çok seviyorum. Kitap okumayı da seviyorum ama o evreni yazarak bu kadar güzel anlatabilen nadir kitap okudum. Kitabı aralık ayında okumuştum ama yorumunu neden bu kadar erteledim hiçbir fikrim yok. Galiba üşengeçliğimden Bu
Martin Eden kitap yorumu
Herkesin söylediği gibi çok akıcı bir kitap olmasına rağmen bana zihnen biraz yorucu geldi. Sanki kitabı okurken çok fazla şeyi düşünmem gerekiyormuş gibi hissettim. Bunun sebebini ise sonradan fark ettim. Kitapta olaylar hızlı geliştiği için olay akışına adapte olmak biraz yoruyordu. Artı olarak kitap, sürükleyiciliğinin yanında okuyucuyu içine çeken bir eserdi. Bu sebeple Martin’in düşüncelerini kendi düşüncelerimmiş gibi hissediyordum. Kitabı okuyanlar neyi kastettiğimi anlayacaktır. Bunun dışında Martin’in kendini geliştirme arzusuna, yazma azmine, çevre azmine aldanmayıp asla pes etmemesine çok büyük bir saygı duydum. Kitabın olay akışı güzeldi ama bununla birlikte kitapta bana ilham veren bir sürü nokta oldu. Ayrıca kitabın Jack London’n yarı otobiyografik romanı olması beni ayrıca cezbetti ve bende okuma hevesi oluşturdu. Başta da söylediğim gibi ne kadar akıcı bir kitap olsa da biraz yoğun bir dili olduğu için ağır bir kitap da diyebiliriz. 10 günlük bir sürede elimde sürünmesine rağmen sevdiğim kitaplar arasına girdi. Sevgiyle kalın dostlarım...
Okur Takip Önerileri
Ermiş
Herkesin bambaşka öğütler çıkarabileceği çok değişik bir kitap. Aslında içerisinde bir hikaye anlatıyor, ama o hikayenin içinde de farklı konular üzerine denemelerden oluşan öğütler veriyor. Benim en çok hoşuma giden bölümleri Aşka Dair ve Dostluğa Dair kısımları oldu. Hatta o bölümlerin %90’ının altını çizmişim. Çizmek demişken, kitabın hepsini alıntılama imkanımız olsa keşke. Çünkü o kadar güzel bir dili vardı ki. Ben kendi adıma, kendi yaşantıma uygulayabileceğim kısımların bol bol altını çizdim. Burada hepsini sizlerle paylaşamayacağım için de kitabı kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. Başta da söylediğim gibi bu kitap herkese farklı şeyler öğretebilir. Belki benim gözüme çok önemsiz gelen bir cümle, sizin hayatınızda çok önemli bir yer kaplayabilir. Gerçi bütün kitaplarda böyle değil midir zaten? En kısa zamanda Halil Cibran’ın diğer kitaplarını da okumak istiyorum. Ayrıca şunu da söylemeliyim ki bu kitap tek seferde okuyup bir daha elinize almayacağınız kitaplardan değil. Ara sıra kütüphanenizi yoklayıp, altını çizdiğiniz kısımları tekrar okuyacağınız, bunları tekrar aklınıza kazımaya çalışacağınız bir kitap. En azından benim için öyle...
Sana Söyleyemediğim Her Şey
Başta polisiye zannederek başladığım bu kitap meğerse bir aile dramını anlatıyormuş. Lydia isimli başrol kızımızın ölmesini ardından onun ölümünün ardındaki gerçekleri hem geriye dönüşlerle hem de günümüzde yaşananlarla öğrenmeye çalışıyoruz. Aslında kitabı okurken çok sinirlerim bozuldu çünkü neredeyse bütün kitap boyunca Lydia’nın annesiyle babası yüzünden öfkeden deliye döndüm. İkisi de kendi yaşayamadıklarını, kendi ideallerini Lydia üzerinde baskı kurarak yaşatmaya çalışıyorlardı ve bu o kadar katlanılmazdı ki! Ben bile okurken bu kadar çıldırdıysam Lydia’nın halini siz düşünün. Kitapta en sevdiğim karakter Nath oldu galiba. Bir de Hannah’ya çok üzüldüm. Hatta Jack’e de üzüldüm. Şu an fark ettim ki ben bütün karakterler için çok üzülmüşüm. Kitabın ağır dram olduğunu da buradan anlayabiliriz. Ama kitabın sonunu güzel bir ana fikire bağlamışlardı. Sırf kitabın sonundaki o mesajdan dolayı kitabı sevdim diyebilirim. Yine de çok sevdim ya da favorilerim arasına girdi diyeceğim kadar değil tabi. Orta düzey bir kitaptı. Öneririm diyemiyorum o yüzden okuyup okumamak size kalmış.
