Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
19 Nisan 1889 Cuma günü Çaykovski üç yıl aradan sonra tekrar çok kısa bir süre için İstanbuldadır: (…) yine ilk gün dolaştığı bölge Beyoğlu ve Grand Rue de Pera olmuştu. Kim bilir, Çiçek Pasajı’nın karşısındaki Café de Luxembourg yerli yerinde duruyor olsaydı bugün belki de duvarında Çaykovski’nin ziyareti anısına bir plaket olurdu.
Sayfa 89 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - 2. BasımKitabı okudu
Neden ülkemizde sinema ilerlemiyor sorusuna cevap:
Türkiye de bir çok yönetmen , Beyoğlu'nda oturdukları cafe ve barların kapılarını açıp dışarı çıkmaladılar. Oysa her şey dışarıdaydı; dışarıda büyük kültürel ve sinemasal bir zenginlik ve dinamik , gürül gürül bir hayat vardı.
Reklam
Turgay Akkuş yazdı....
-----Dün Beyoğlu Bekar sokak, olanlara anlam veremeyen bir garibim yurt insanı bar masasında bira yudumlayan embesile soruyor; ---Usta her yer polis dolu neden acaba? ----İbnelerin yürüyüşü var. Devrim yapmak ibnelere kaldı. Alaycı, iğrenç bir gülüş... Yurt insanı garibim de bi şey anlamadı pek embesilin söylediklerinden.. ---AL SANA NEFRET söylemi. All sana homofobi . Alll sana pislik...Ki bu kişiliksizi yıllardır merhabam olmasa da tanıyorum. SOLCU, Taksim in bar- cafe devrimcisi. Lağım ağızlı bir pislik. Ama çok görmemek lazım. Sorsan saygı duyarlar. Bazen SAYGI çok tehlikeli bir kelimedir. İşte bu SAYGI kelimesi 1917 devrimiyle beraber 4.000 e yakın eşcinseli ki sadece resmi arşivde bulunan sayı toplumdan izole yoluyla hücrelere tıktı katletti, yetmedi buzul soğuklarına sürerek katletti. Hiçbir yasal hak verilmeyen eşcinseller çareyi kapitalizme kaçarak aradılar. O embesile verecek iki kelime cevap vardı ama değmezdi. Hatta yanımdaki arkadaş dalacaktı buna tuttum omuzundan boşver dedim. YÜZÜ OLANA, ÖZÜ OLANA CEVAP VERİLİR... ----NEFRETİNİZ DE BOĞULUN.. Marksizm; KAPİTALİZMİN DEVLET halidir. Hatta kapitalizmden daha tehlikelidir
Cafe de Couronne dar ve pis kokuludur. Ama müşteriden içeri girilmez. Kemençeye dördüncü telini ekleme hünerini gösteren Kemençeci Vasil oranın bülbülüdür. Pahalı mı pahalıdır. Ahmet Rasim”iki şişe düz rakı, üç tabak mezeye yarım ingiliz verince insan ayılır” der
Tokatlıyan İş Hanı'nın biraz ilerisinde ünlü Çiçek Pasajı'nın girişine geliyoruz; İstiklal Caddesi'ndeki bir sonraki ara sokaktan, yani Sahne Sokak'tan bir girişi da ha bulunan L şeklindeki pasajın iki yanında meyhaneler sıralı. Buranın özgün adı Cite de Pera idi, Yunanlı mimar Kleanthcs Zano tarafından tasarlanmış, Yunanlı işadamı Hristaki Zographos Efendi tara fından 1870'te hepsi Paris tarzı, zemin katta arkat boyunca uzanan dükkanlarla (toplam 18 daire ve 24 dükkan bulunan) lüks apartman olmak üzere yaptırılmıştı. Daireler bölgenin, musluktan akan su ve gazla aydınlatma gibi lükslere sahip ilk mekanlarındandır. İlk otuz yılında arkatta yer alan dükkanlardan bazıları Paris'teki son modayı satan Maison Parret, Vallaury Patisserie, Çiçekçi Dulas, Schumaker'ın fırını, Terzi Keserciyan, Hristo's Cafe ve Tütüncü Acemyan'dı. Apartmanda kalan ilk sakinlerden biri uzun yıllar harem kadınlarını giydiren ünlü terzi Madam İfijenia Epenetos'tu. İlk yıllarında arkat genellikle Hristaki Pasajı diye anılıyordu; mülk 1908 yılında Sadrazam Küçük Said Paşa tarafından satın alındıktan sonra, dükkanların çoğuna çiçekçiler yerleşince Çiçek Pasajı diye bilinmeye başladı.
Sayfa 219 - çiçek pasajıKitabı okudu