Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
ütilitaryanizm
En basit anlatımıyla faydacılık, ahlak bakımından doğru eylem ya da politikanın toplumun üyelerine en büyük mutluluğu getiren ey­lem ya da politika olduğunu savunur.
Rawls'a göre dezavantajlı bir sınıf ya da ırk içinde doğan insan­ların, toplumsal faydadan yoksun bırakılmaması yeterli değildir; bu insanların bu dezavantajlarının giderilmesini isteme hakkı da vardır.
Reklam
Rawls, insan­ların toplumsal nitelikler üzerindeki hak isteğinin doğal yeteneklere bağlı olmaması gerektiğini söylüyor. Yetenekli olan daha çok gelir hak etmez; ancak en zor durumdakinin yararına olması halinde daha çok gelir alması gerekir. Bu yüzden doğal yeteneklerin adilce olmayan bir etkide bulunmamasını sağlayan en iyi ilke fark ilkesidir.
Klasik libe­raller anarşist olmadıklarından, onlar için asıl soru, özgür ve eşit do­ğan insanların nasıl olup da yönetilir duruma geldiğiydi. Bu soruyu ka­ baca şöyle yanıtlıyorlardı: Toplumsal yaşamdaki belirsizlikler ve kıt­lıklar yüzünden bireyler, ahlak bakımından eşit konumlarından vaz­geçmeksizin, belli bazı güçleri devlete aktarmayı uygun bulmuşlardı.
"Ama­cım, Locke, Rousseau ve Kant'ta görülen, bildiğimiz toplumsal sözleş­me kuramını genelleştiren ve daha yüksek bir soyutlama düzeyine ta­şıyan bir adalet kavramı sunmaktır" (Rawls 1971: 11).
Anarşistler insanların asla başkala­rı üzerinde meşru bir otorite kuramayacağına, insanların asla böyle bir otoriteye uymaya meşru olarak zorlanamayacağına inanır.
Reklam
"Varsayımsal bir uzlaşma, fiili bir sözleşmenin taslak hali olamaz; sonuçta bir sözleşme değildir."
Fırsat eşitliğinin bulunduğu toplumda, gelir eşitsizlikleri adildir; çünkü başarı "ödül"dür, "hak edenlere" gider.
Rawls, daha çok "temel özgürlükler" olarak adlandırdığı, liberal demokrasilerde tanınan standart yurttaşlık hakları ve siyasi haklar için -seçme ve seçilme hakkı, ifade özgürlüğü, davaların yürürlükteki yasalara göre ele alınması, hareket serbestisi vs.- özel bir koruma öngörmektedir (Rawls 1971: 61). Bu haklar libe­ralizm için önemlidir; hatta liberalizmi diğer kuramlardan ayıran yön, temel özgürlüklere verdiği önceliktir.
Bir eşitsizliğe ancak en kötü durumdakinin yararına olduğu sürece izin verilebilir.
Reklam
Eğer birine benim sahip olduğumdan daha çok para vermek benim çıkarlarıma yarıyorsa, bu durumda benim çıkarlarımın eşit ola­rak değerlendirilmesi, bu eşitsizliği yasaklamaktansa, ona izin verme­miz gerektiğini söyler.
Rawls'un kuramı, kendisine katılanların sayısı pek az olduğu için bir uzlaşma yaratma anlamında değil, ama daha sonra­ ki kuramcıların kendilerini Rawls'a karşı çıkmakla tanımlamaları anlamında, siyaset felsefesi alanına egemendir. Öteki kuramcılar, kuram­larının ne olduğunu Rawls'un kuramına hangi yönlerden karşı çıktık­larını göstererek açıklarlar. Rawls'u anlamazsak, adalet üzerine yapı­lan daha sonraki çalışmaları anlayamayız.
Kısacası faydacılık, küçük, ayrıcalıklı bir seçkinler kesimi karşı­sında, ezilen çoğunluğu savunup savunmayacağımıza açık, ile­rici bir yanıt vermektedir. Ama geniş, ayrıcaklı bir çoğunluk karşısın­da bastırılan bir azınlığı savunup savunmayacağımız sorusuna, kısa ve uzun vadeli etkileri nasıl tanımladığımıza ve nasıl tarttığımıza bağlı ola­rak belirsiz, birbiriyle çatışan yanıtlar vermektedir. Sorun, "faydacı akıl yürütmenin rüzgarlarının birçok yöne doğru esmesidir" (Sher 1975:159)
İnsanlara, bütün eşitsizlikleri ortadan kaldırarak değil, birini dezavantajlı duruma düşüren eşitsiz­likleri ortadan kaldırarak eşit davranmış oluruz.
116 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.