Herkese merhaba, uzun bir aradan sonra eğer tek başınıza okuyacaksanız önermeyeceğim ama bir okuma arkadaşınız ile okuyacaksanız da önereceğim bir kitap ile karşınızdayım. Bu incelemem biraz spoilerlı ve sohbet niteliğinde olacak çünkü kitabı az önce bitirdim ve yaşadığım durumu bende algılamakta zorlanıyorum. O yüzden hadi başlayalım..
Şimdi bu
Herkese merhaba; Saf Kan, Nocturne Şehri serisinin ikinci romanı. Kesinlikle ikinci kitap bire göre açık ara çok daha iyiydi. Birinci kitaptaki karakterleri tekrar görünce çok sevindim ve bu kadar sevineceğimi tahmin etmiyordum. İlk kitaptaki beğenmediğim özellikler bu kitapta da mevcuttu maalesef ancak çok daha azdı ve yaşanan olaylar sırasında çok fazla baskın değildi. Bu beni mutlu etti açıkçası. Karakterlerimizden; Luna daha akıllı ve cesurdu. Dmitri hakkında kararsızım. Çok seviyorum kendisini ama bazen çok saçmalayabiliyor. Yine de Trevor mu Joshua mı Dmitri mi desen tabiki oyum sonuna kadar Dmitri'ye. Vakayı, hikaye kurgusunu, olayların ilerleyişini çok sevdim. Gayet akıcı ve heyecanlıydı. Sadece Dmitri ile Luna'nın sahnelerinin saçma sapan yerlerde kesilip ani yaşanan olaylardan nefret ettim. Böyle her seferinde ağzım açık kalıyor yani bu da bir beceri diye düşünüyorum. Üçüncü kitabı okumak çok istiyorum. En yakın zamanda alacağım. Hepimize keyifli okumalar...
Saf KanCaitlin Kittredge · Artemis Yayınları · 20208 okunma
Luna Wilder beni çıldırma noktasına getiren bir karakter. Sevsem mi sövsem mi bilmiyorum. İşe olan tutkusu, başı bozuk halleri, azmi, bir buldog gibi dişlerini geçirince bırakmayan hallerini ne kadar çok seviyorsam, kendini bulma yolunda ki ikilemleri, Dimitri ile olan ilişkisinde ki tutarsızlığından da nefret ettim. Luna'nın kuzeninin de dediği gibi sinir balonundan çıkamayan hallerini, en geri söyleyeceğini en önce söylemesini ve her zaman kavgacı halleri biliyoruz. Karakteri böyle oluşturulmuş. Fakat bir süre sonra sıkıntı veriyor. Mehter takımı gibi...
Bu sefer kadim, efsanevi bir olayın peşinde. Ölüp dirilenler mi istersin, eski anlaşmalarda kaynaklı bilinmezlik mi yada kanla beslenen varlıklar mı? Ne ararsanız var. Aksiyon dozu çok yüksek. Kan akmayan bölüm yok. Buna rağmen hissettirdiği 3.sınıf bir amerikan macera filminin yaratıklı versiyonu gibi. Seyrederken(okurken) keyifli, bittiğinde beyninde fazla yer işgal etmeyecek olan.
Son olarak; Dimitri'ye üzülsem mi kızsam mı kararsızım. Çokta sevdiğim bir karakter değil zaten.
Serinin iki kitabı daha var.Tüm olumsuzluklarına rağmen devamı gelirse okurum. Çünkü her ne olursa olsun heyecan dozu yüksek bir macera...
Üçüncü ve son ciltte Eve en büyük kötülükle yüzleşiyor. Soyunun ilki, büyük büyükannesi Emma. İntikam peşindeki cadı. Onu asan ailelerin kanının peşinde. Eve ailelerini katleden çocukların izini sürüyor. Artık bir polis değil ama bu büyük kötülüğün üstesinden gelebilecek tek cadı O. Eve bu olayın peşindeyken yan hikayede Eve'in annesini görüyoruz.
Korku temalı bu çizgi romanı hikayesi açısından çok sevdim. Çizimler konusunda ahkam kesecek kişi değilim ama onları da çok beğendiğimi belirtmek isterim. Hikaye tümüyle beni içine aldı. Yazarın Nocturne Şehri romanında ki karanlık havadan daha iyi...
Polisiye,Gotik,korku.. Bu ögeleri içeren çizgi romanın ikinci cildi kaldığı yerden yani Eve Coffin'in tutuklanması ile başlıyor. Buz Balıkçılık diye adlandırılan katilin yakalanmasını altında yatan sırlar bu ciltte. Aynı zamanda Eve'in evinde garip olaylar dönmekte ve cadılar tehlike altında.
Bir solukta okudum. Resmen film gibi. Zaten iyi bir film yada dizi konusu çıkar bu hikayeden. Hikayenin kurgusunu, karanlık yapısını ve Cadı temasını okumaktan keyif aldım.
Eve Coffin'in kökenleri Salem'e dek uzanan bir cadı soyundan geliyor. Gençliğinde ormanda yaşadıkları olaylardan yıllar sonra tekrardan evine dönüyor. Geçmişte ki o gece ormanda serbest bıraktıkları karanlık güç orada ve intikam peşinde.
Konunun tüyler ürperten yapısı, o karanlık ve boğucu hissi çok sevdim. Film izler gibi aktı birinci cilt.