Momo, yaklaşık otuz dile çevrilen, dünyanın pek çok yerinde okunan bir kitap. Yazar kitabın başında, "Momo ya da zaman hırsızlarının ve çalınmış zamanı insanlara geri getiren çocuğun tuhaf öyküsü" diye nitelemiş kitabı.
Evet yazara hak veriyorum masalsı bir anlatımla hayatımızdaki insanlara verdiğimiz değeri onlara ayırdığımız zamanın ne kadar değerli olduğunu vurgulamış, geri gelmeyen tek olgu Zaman
Doğduğumuz andan itibaren her nefes alışımız bizim için ne kadar önemliyse harcadığımız her bir saniye de o kadar değerli ...
Hep derler ya " Hayatını dolu dolu yaşa, sevdiklerinin kıymetini bil , onlara daha fazla zaman ayır " işte bu noktada kitabın ne anlatmak istediğini okuyanı nasıl etkilediğini göreceksiniz
Momo ' nun da yanında bir kaplumbağ belirir günün birinde ve kabuğunun üstünde sadece onun görebildiği kelimeler belirir ve onu guzelliklere yönlendirir
Tıpkı insanın yüreğinden geçen fakat kimsenin göremediği isaretler gibi...
Küçük prens ve Şeker portakalı kitaplarini okuyup kendinizden birseyler bulduysanız mutlaka bu kitabı da okuyup beğeneceğinize eminim
Ben begendim ve herkese de tavsiye ediyorum
Kendinize ve sevdiklerinize Zaman ayırın
Kitapla ve sevgiyle kalın arkadaşlar
MomoMichael Ende · Pegasus Yayınları · 201765,6bin okunma
Çok az sayfası olan,ama düşündüren bir kitap. Kelimeler anlaşılmaz olduğundan değil,her cümlede farklı bir kadından farklı örnek aklıma gelmesinden. 132 sayfa ama düşünmekten ilerlemiyor kitap.O kadar çok alıntı yaptım ki, durduramadım kendimi. Bütün sayfalar hesabımın duvarında yazsa hayır demem. Anlaşılmak güzel bir his ve tesbitler muhteşemdi.
Herkese selam
Öleceğini unutma ve dünyanın sunduğu her zevkin tadını çıkar. Unutma, öleceksin bu yasa dışı saçmalıkların hiçbiri önemi kalmayacak.öleceğini unutma bu yüzden yaptıklarından kaç kişinin acı çektiğini kiminin umrunda.
Asteri’nin zindanlarda işkence görmüş olsa bile kendini cezalandırdı, hiçbir imparatorluk sorgulayıcısının
Gazeteci ve yazar Johann Hari bu kitabında odaklama gibi önemli bir konunun derinliklerine iniyor. Kitabı oluşturmaya başladığı 3 yıl içerisinde Önemli bilim insanları, psikolog, profesör ile tanışıyor tartışıyor birçok makaleyi inceliyor ve sonunda böyle bir eser çıkıyor ortaya.
Birçoğumuz bir kitabı açtığında veya dikkat gerektiren ilişkilerde
Yazar bu kitabı Kanatır Cezaevi'nde karşılaştığı bir kadının etkisiyle yazdığını söylüyor ve kitaba: "Gerçek bir kadının öyküsüdür bu." diyerek başlıyor.
Sıfır Noktasındaki Kadın umudunu yitirmiş, çocukluğu, gençliği hatta geleceği elinden alınmış bir kadının hikayesidir. Kitabın birçok yerinde sinirlerim alt üst oldu. Firdevs'e yaşatılanları okudukça midem bulandı. Düşünüyorum da en üzücü olan şey sadece bir Firdevs'in olmaması. Toplumda yüzlerce Firdevs var. Susturulmuş, korkutulmuş, hayalleri çalınmış yüzlerce, binlerce Firdevs. Bu kitap için ne yazılır bilemiyorum. Aslında Firdevs: "Yasaların benim gibi kadınları cezalandırdıklarını ama erkeklerin yaptıklarına gözlerini kapadıklarını öğrendim." diyerek durumu çok güzel özetliyor. Babası tarafından sevilmeyen, hayatta tanıştığı insanlardan sadece sevgi bekleyen ancak buna karşılık sürekli istismara uğrayan o kadın. "Yanına gitmeyi, elini tutmayı çok isterdim." dediği İbrahim tarafından bile hayatı alt üst edilen, sonunda idama götürülen
Sıfır Noktasındaki Kadın
Dünyanın herhangi bir köşesinde herhangi bir kadın sıfır noktasında kıskıvrak bekliyor. Umutsuz, çaresiz, ölümle yaşam arasındaki sınırda.
Kitap beni aldı götürdü sonra da duvardan duvara çarptı. Konusu, karakterleri çok güzeldi. Bazı karakterler stereotipikti ama olaylarla onları da yukarıya taşımış yazar.
İlk olarak güçlü kadın karakteri hakkıyla yazdığı için yazarı tebrik ederim. Çoğu yazar, karakteri güçlü başlatıp sonrasında saptırıyor bunun çok örneğini gördük. His hep belli
yılın açılışını yaptığım kitap. (bu tarz kitapları güzel başlangıçlar için saklıyordum. :))
54. sayfada kesmek zorunda kaldım ama çok hoşuma gitti. kitabı daha ağır bekliyordum, öyle değilmiş. maceranın olması sıkıcılığını engellemiş.
kitaptaki terry kısmını başlarda homurdanarak okusam da kendisinin homurdanmaya başlama kısmı beni memnun
Çok ilginç bir kitap okudum diyebilirim. Gerçekten kitabın adı, kurgusuna çok uyan bir kitap. Çalınmış hayatların olduğunu hepimiz biliriz ama bunu görmekten kaçınırız. Kurgudan ziyade farkındalık açısından da güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum. Acı gerçekleri okumak beni duygulandırdı bu yüzden etkilendiğim bir kitap oldu.
Yazarın kalemi sade ve akıcı bu yüzden elinize almanızla bitirmeniz bir oluyor. Okuma yönünden bir engele takılmıyorsunuz yani okunması rahat bir kitap. Sayfa sayısı az olmasına rağmen emin olun dolu bir kitap.
Emre’nin, iç dünyasını daha fazla görmek isterdim. Özellikle yaşadığı ama bir süre sonra alıştığı o korku hissinin verdiği tedirginliği daha fazla yaşamak isterdim. Yağız’ın da bu duruma hemen alışmasını biraz garipsedim. Çiğdem, ya yarım kalmış bir karakter ya da aceleyle dahil olmuş bir karakter gibi geldi bana bir tek ona alışamadım. Semra’yı çok sevdim özellikle o yaşadıklarından sonra Emre’ye neden öyle davrandığını daha iyi anladım. Bir de şu müstakil ev hakkında daha çok betimleme isterdim.
#kitap #kitapyorumu #kitapönerisi #book #bookstagram #okudumbitti #okuyorum #çalınanhayatlar #duygusal
#ugureren #izbırakankalemler
Knockemout adlı küçük bir kasabada geçen aynı isimli serinin ilk kitabı ile geldim Üç kitaplık seri, küçüklüklerinden beri birbirlerine bağlı Knox, Nash ve Lucian’ın (ki bunların ikisi kardeş) romantik ilişkilerini konu alıyor. İlk kitaptan gördüğüm kadarıyla aralarında en ağzı bozuk, umursamaz ve kardeşlerin kötü olan Knox’un hikayesini
Roman Gibi Roman Gibi, kitabın kapağında dendiği gibi Kitaplara ve Okumaya Dair bir kitap. Kitap dört bölümden oluşuyor: Simyacının Doğuşu, Okumak Gerek (Dogma), Okuma Ödevi Vermek, El Alem Ne Okur? Ya Da Okurun Zamanaşımına Uğramayan Hakları. Özellikle ebeveynlerin okuması gereken bir referans eser. Kitap okumaya dair aklınıza gelebilecek birçok
Bir Amazon Kadını uzun zamandır okumayı istediğim, merak ve heyecanla beklediğim bir kitaptı. Çünkü kitap bir dönemin önemli simgelerinden birinin, yalnızca onları kahramanlaştıran insanlar gibi fikirleri değil aynı zamanda bizim gibi sıradan bir hayatı olduğunu hatırlatıyordu bana. Ancak bu sıradanlık bile kendi içinde fazlasıyla sıradan değildi.