Acılardan kaçmak yerine, bütün bilinciyle onlarla baş edebilmeliydi, bütün tecrübelerinden öğrendiği en önemli gerçek buydu: Yok saymak yerine farkında olmak, geri çekilmek yerine farkında olmadan üzerine gitmek ve hepsinden önemlisi her aşamada anlamaya çalışmak. Sakinleşti.
Fakat içimde öyle bir şeytan var ki… bana her zaman istediğimden büsbütün başka şeyler yaptırıyor. Onun elinden kurtulmaya çalışmak boş… Yalnız ben değil, hepimiz onun elinde bir oyuncağız…
Duygusal yalnızlık öylesine acı verici bir şey ki bu duyguyu deneyimleyen bir çocuk ailesiyle bir bağ kurmak için gerekli olan her şeyi yapacaktır. Bu çocuklar başkalarının gereksinimlerine öncelik vermeyi bir ilişkiye kabul edilmenin bedeli olarak öğrenebilir. Başka kişilerin kendilerine destek olmasını veya ilgi göstermesini beklemek yerine, onlar bu kişilere yardım etme rolünü üstlenebilir ve herkesi kendi duygusal gereksinimlerinin az olduğuna ikna edebilir. Maalesef, böyle bir durum daha büyük bir yalnızlığa neden olur çünkü en derin ihtiyaçlarınızı örtbas etmeye çalışmak diğer kişilerle gerçek ilişkiler kurmanızı engeller.
1251.Mücîbetü'l-Bâhiliyye, babasından (veya amcasından) naklen, babasının Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e elçi olarak gidip memleketine döndüğünü, bir yıl sonra -hâli ve görünüşü oldukça değişmiş olarak- tekrar Hz.Peygamber'e gittiğini ve şöyle dediğini haber verdi:
- Ey Allah'ın Resûlü! Beni tanıdınız mı? Hz.
Kız, Alper'in elindeki dergiye baktı. "Cidden artık oha ya üç yüz bir kişi öldü tek bir kişi istifa etmedi bir de isyan eden vatandaşı tekmeliyorlar... Hâlâ da, 'Tutunamayanlar biziz,' diyor şaka gibi. Şimdi biri bir şey dese onu da üç yüz birden yargılamayı bilirler hemen." "Niye etsin kızım? Toplumsal hafıza mı var,
Çoğu zaman başkalarına İslâm’ı anlatmak için derin bilgilere vakıf olmamız gerektiğini düşünürüz. Derin bilginin öneminin tabii ki farkındayım. Fakat İslâm’ın güzelliğini diğer insanlara göstermenin başka yolları da var: İslâm’a dikkat çeken davranışlar veya Efendimizin sünnetine uygun yaşamaya çalışmak gibi
Gerçek mutluluk budur ; hiçbir yükselme tutkun olmadan bütün o tutkulu olduğun yüksekliklere erişmişsin gibi köpekmişçesine çalışmak insanlardan uzak yaşayıp onları sevmek ve onlara gereksinme duymamak.
İnsanın parası varsa çalışmak zorunda kalmaz. Böylece zamanı satın alır. Bu kalan zamanda da kendini mutlu edebilecek şeyleri yapar. Yani para mutluluğu satın alır.
Benim soluduğum havada çok çalışmak var, ev kirası var, kavga ve demlenme var; herkes bunları konuşur. Ama siz odanın ucuna kadar gidip annenizi öptüğünüzde, dünyanın en güzel şeyini gördüm, dedim.
Seneca’yq göre stoacıların peşinde olduğu şeyin, “aklın her zaman şaşmadan ve olumlu yönde çalışmak istemesini, kendine karşı iyi niyetli olmasını ve içinde bulunduğu şartları neşe perspektifinden değerlendirmesini sağlamanın yolunu” bulmak olduğunu öğrendim. Ona göre stoacılık ilkelerine göre yaşayan biri, “mutlaka, istese de istemese de daima güler yüzlü ve neşeli olacaktır. Bu neşenin sığ olmaması ve insanın ta içinden gelmesi şarttır çünkü stoacı, zevki sahip olduklarında bulur ve kendi içinde yaşadığı neşeden fazlasını arzu etmez.”
***
İnsan hayatı sınırlıdır ama bilgi sınırsızdır.
Sınırsız olanın peşinde koşmak yorucu bir iştir; bunu bilmek ve sınırlı yaşamla sınırsız bilgiye sahip olmaya çalışmak ölümcüldür.
***
Sayfa 25 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 1.Basım, Kasım 2020 IstanbulKitabı okuyor