Bir de rengi... O yaşa dek hiç siyah insan görmemiştim. Benim büyüdüğüm kültürde kara derili insanlar bir dudağı yerde, öbürü gökte cinler olarak ya masallarda, ya da yağmurla birlikte camdan bakan simsiyah "arap kızları" olarak tekerlemelerde anılırlardı. Gururla yineledim:
"Mabel!"
"Senin adın Mabel mi?" diye hayretle sordu.
"Hiç de bile değil! Benim adım Tuna!" diye bağırdım.
"Mabel demiştin de..." dedi dudak bükerek.
Bakışlarında yine o baştan çıkarıcı kafa tutuş canlandı. Avucu-nun içindeki o şeyi okşamaya başladı. O zaman elindekinin beyaz, yedi-sekiz santim çapında, daireden bozma elips şeklinde, ince bordo damarları olan bir taş olduğunu gördüm. Zor yumurt-lanmış küçük bir yumurtaya benziyordu. Demek bu kız bir taşla konuşuyordu!..
"Ama sen de Ada demiştin..." derken geç de olsa kavramıştım.
"Senin adın Ada mı yani?"
O zaman gülümsedi