Ne büyük yanılgı! Beyazın masum ve saf olduğunu düşünmek. Oysa canımdan can alan kırmızı lekeleri olabildiğince açığa vurmuştu beyaz. Siyahın aksine örtmüyor, gizlemiyordu. Can acıtmak istercesine gözüme sokarak gösteriyordu ölümü. (Nurgül Çelebi)
''Hayat sıkışıyor ve sıkıştırıyor. Şehirlerimizde yalnızlık tebdil kıyafet geziniyor. Sağırlar diyaloğunda yerini alan söz bizi artık kendi kendimize konuşmaya, olmadı bizi can kulağı ile dinlemeyenler sanki okuyacaklarmış gibi yazmaya yöneltiyor. ''
Sayfa 42
Reklam
Veren de O, alan da O. Nedir senden gidecek? Telaşını gören de, can senin zannedecek...
136 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Hugo'nun, genç yaşında kaleme aldığı bu eserindeki vurgu ki 19 y.y ilk yarısına denk gelmektedir.( Engizisyon mahkemelerinin iğrenç kararlarını yaşamış Avrupa nın ) Fransa da idam kararlarına karşı durabilmenin cesaretini net bir şekilde gösteriyor Kitabın asıl can alıcı noktası, algılanması gerekeni, Devrin yargılama sistemine, idama kararının acımasızlığına karşı duran 1932 Baskısının Ön sözün de yatmaktadır,. Modern Demokratik toplumun ana bel kemiğini oluşturan, demokrasinin vazgeçilmezi olarak " Hukuk Devleti" nor'muna inanan her kes bilhassa siyaset yaptığını düşünenler, Hukuk fakültesi öğrencileri, ibreti alem için, ders çıkartmak için, birazcık mantık, muhakeme çerçevesin de beynini olgunlaştıra bilmeleri bakımından 1800 lü yıllarda bu metni kaleme alan yazarın bu ön sözünü okumalarını şiddetle arzu ediyorum. Yazarın bir bölümde de kendi kitabını bir takım kişilerin ağzıyla ti ye aldığı komedi faslına şahit oluyoruz. İdama mahkum kişinin monoloğu ile devam eden kitabın ana fikri, idam kararının kaldırılması gerekliliği, mantalitesi mükemmel bir tarz da sunuluyor. bu fevkalade eser okunmalı diyorum...
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022118,6bin okunma
480 syf.
9/10 puan verdi
Bu roman için "Livaneli çok siyasi yazmış!" eleştirilerine hayretler içinde kaldığımı söylemeliyim. Elbette öyle! Kanımca her sanatçının bir siyasi kimliği olmalı. Sağcı, solcu, hümanist, komünist, milliyetçi, vs. mutlaka bir "-izm"den etkilenmiş, bir ve/veya birkaç felsefi akımı özümsemiş olmalı ki toplumu ileriye
Konstantiniyye Oteli
Konstantiniyye OteliZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 202018,2bin okunma
Okumanızı Tavsiye Ederim. BARDAĞI YERE BIRAK... Profesör, elinde, içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı. “Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?” diye sordu. Öğrenciler, ’50gr!’ …. ’100gr!’ …. ’125gr’ cevabını verdiler. “Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem” dedi profesör ve devam etti:“ Ama, benim sorum şu: Bu bardağı böyle birkaç
Reklam
320 syf.
8/10 puan verdi
Hakkında iyi kötü bir fikre sahip olduğumu düşündüğüm John Green'in bu romanını incelemeden, araştırmadan tamamen kitapsızlık sürecimde karambolde elime aldım. (Laf aramızda tembelliğimin boyutu o dereceydi ki kitabın aşk romanı olduğuna da kendi kendime kanaat getirip bir süre de o bekleyişle okudum durdum. Sanki adam mütemadiyen aşk romanı
Alaska'nın Peşinde
Alaska'nın PeşindeJohn Green · Pegasus Yayıncılık · 20124,287 okunma
77 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Birkaç saat içerisinde bitirilebilecek,gayet akıcı ve sürükleyici acaba ne olacak dedirten kitaplardan biri. Yazar, Hitler döneminin etkisinde kalan insanların psikolojik çöküşlerini etkileyici bir biçimde betimlemiş.Bir insanın uğradığı psikolojik işkencelerin sonuçlarının ruhuna ve bedenine yansımasını, hayata tutunmak ve benliğini hiçlikte kaybetmemesi için kendine yeni bir uğraş bulmasını, delilik ve dahilik arasındaki ince çizgiyi başarılı bir şekilde anlatmış.Bu süreçte insanın ruhundaki,aklındaki gelgitleri yansıtmış. Kitapta yer alan "Yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz." cümlesi Dr.B.'nin içsel çöküşünü özetleyen kitabın can alıcı cümlelerinden biridir bence. Stefan Zweig'in ruh dünyasında yaşadığı ızdıraplarının, onu intihara sürükleyen nedenlerinin bir yansıması belki de bu kitap. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı,kesinlikle son da olmayacak.Okuyun,okutturun.
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020234,9bin okunma
Ah, adalet aramamalıydı bu dünyada, yine de adalet için çaba göstermekten kaçılamazdı. Bir de üretmenin ve doğurmanın karşısında yer alan yoketme ve öldürme hırsı! Şu meydanı cesetlerle dolduranlar bir can doğurmanın ne anlama geldiğini bilebilselerdi ya da güzel, yararlı ve hayırlara vesile olabilecek türde bir şeyler üretmenin kıvancını tatmış olsalardı, bu kadar rahatlıkla canlara kıyabilirler miydi?
Sayfa 283Kitabı okudu
238 syf.
8/10 puan verdi
Samsunlu olmanın en bariz yansımalarından birisi de içinde ‘Samsun’ geçen bir şey gördüğünde kalp atışlarının hızlanmasıdır. Bu, gurbette bir 55 plaka olabilir, televizyonda Samsun’u gösteren bir program olabilir ya da herhangi bir sanat eserinin Samsun’dan söz ediyor olması da olabilir. Bu anlamda Zerrin Koç’un Can Yayınları etiketli ‘Islak
Islak Kentin İnsanları
Islak Kentin İnsanlarıZerrin Koç · Can Yayınları · 200019 okunma
Reklam
Gülse Birsel’den Çok Güzel Bir Yazı Hep söylüyorum, biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi, grip “Yatınca geçer”di, başın ağrıyorsa “Çocukların başı ağrımaz” denirdi, uykun kaçıyorsa “Oyuncaklarını düşün, güzel rüyalar görürsün” şeklinde konu halledilirdi! Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya, “Tembel”din ya “Yavaştan, sağlam sağlam
“Avukat ile doktoru Elazığ Emniyeti’nde sorguladık” “Eylemimi Suriye Kürdistanı’ndan İdris Ahmed ve Diyarbakırlı Mesut Mehmetoğlu adlı itirafçılarla gerçekleştirdik. Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya’yı evinden aldığımızda çeşitli yayın organlarında yer alan ve gerçek adı bilinmeyen Yeşil de araçta bizi bekliyordu. Kontgerilla komutanı Yeşil’in Elazığ Emniyeti’yle de ilişkisi vardı. Kaya ile Can’ın sorgulaması Elazığ Emniyet Müdürlüğü’nde yapıldı. İşkenceden sonra Tunceli-Mazgirt arasında bulunan köprünün altına götürdük. Onları orada öldürdüm. Bu eylemi İçişleri bakanı ve birçok devlet yetkilisi de biliyordu.” Orhan Öztürk, Doktor Kaya ve Avukan Can cinayetinin ayrıntılarını da veriyordu: “Doktor Hasan Kaya’nın evine gece saat 02:00’de ben ve Suriyeli İdris Ahmed gittik. İdris Ahmed 1,65 boylarında, sarışın, ela gözlü, yirmi üç-yirmi dört yaşlarında, olgun biridir. Suriye’nin Halep şehrinden olan İdris Ahmed, PKK saflarında on yıl faaliyet yürütmüş, daha sonra itirafçı olmuş. Şimdi kontgerillanın faaliyetlerini yürütüyor.
160 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Dündar Amerika'nın Irak işgali sırasında Türkiye'nin Amerika'ya geçiş sağlama konusundaki ikilemini anlatıyor.Birgün ona "savaşta ne yaptın?" sorusu yöneltilirse diye çoktan bir cevap hazırlamış.Belki de vicdanının sorduğu bu soruya yanıt kitap.Kitaptaki köşe yazılarını okuduktan sonra anlıyorsunuz ki bugün birçok insan bu soruya yanıt verecek durumda değil.Oturup böyle bir soru yönelmesin diye dua etseler yeridir.Fakat vicdana dua işler mi bilemem.Dündar ise kendini rahatlatmış görünüyor,tabi ne kadar rahatlatabilirse.En azından yaptığı işler bu soruya yanıt verebilme olanağını kendisine tanıyor.Kitapta da hem Dündar'ın bu işlerini hem de Türkiye'nin bugün kendisine bu soru yöneltilse Türkiye'nin elinden cevap verme olanağını alan yaptığı işleri bulabilirsiniz.
Savaşta Ne Yaptın Baba?
Savaşta Ne Yaptın Baba?Can Dündar · Can Yayınları · 2015790 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.