“Önceleri pek farkına varılmaz. Günün birinde insanın canı artık hiçbir şey yapmak istemez. Hiçbir şeyle ilgilenmez ve kurur gider. Üstelik bu isteksizlik geçici değildir hatta giderek de artar. Günden güne, haftadan haftaya daha kötü olur. İnsan kendinden hoşlanmaz, sanki içi bomboştur ve dünyayla bağdaşamaz. Sonraları bu hisler de kalmaz ve hiçbir şey hissetmez olur. Bütün dünyaya yabancılaşmış ve hiç kimse onu artık ilgilendirmez olmuştur. Ne kızgınlık duyar ne de hayranlık. Ne sevinmesini bilir ne de üzülmesini. Gülmeyi de ağlamayı da unutmuştur. Böyle bir insanın içi kaskatı kesilmiştir. Artık hiçbir şeyi ve hiç kimseyi sevemez. Bu durumda artık hastanın iyileşmesine olanak yoktur. Geriye dönüş kalmamıştır… Hastalığın adına gelince, buna ölümcül can sıkıntısı denir.”
Hayat küçük ve büyük mucizelerden oluşmuştur.Hiçbir şey can sıkıcı değildir, çünkü her şey sürekli olarak değişmektedir.Can sıkıntısı dünyamın kendisinden kaynaklanan bir şey değildir, dünyayı görme tarzımızdadır.