" Önce çürük elma kokusu kapladı bütün sokakları
Sonra paramparça bedenler...
Döndü dolaştı Halepçe meydanında
Gözleri kanlı savaş köpeklerinin kişneyen vahşi atları...
Ve düştü gül kanlar içinde çırılçıplak
Toz bulutları arasında halepçe meydanında.
Eğildi insanlık zalimin önünde diz çöktü
Hıçkırığa boğuldu vicdanlar..
Susma bu susuşun hançerden beter
Bu susuşun kıymık kıymık batıyor nice masum cana
Daha nice halepçelee ağlayacak susarsan
İnsanlık kan ağlayacak."
#HalepçeKatliamınıUnutmadım
#ElmaKokuluÖlüm
#OrtadoğununKanlıTarihi
Önce bakacaksın," dedi, başladık mı? deyip.
Ben baktım yüzüne tabi.
"Bana değil lan," dedi anında.
"Neye?" dedim.
"Kendine...."
"Ya bırak," dedim, "Mevlana moda olduğundan beri bir bitmediniz, yok kendine bak alemi gör, aleme bak leylayı öttür. Nedir abi olayınız. Benim canım yanıyor Rasim abi, içim kıyılıyor, delisin melisin diye nazın geçiyor, kafa bulma."
....
Sen mutsuzluk hastalığına yakalamışsın iki gözüm, tez zamanda canına kıyman lazım. Yani canıma kıyıp aşık olmam gerekiyordu mutsuzlukhastalığından kurtulmam için. Mutsuzluk hastalığı dediği de aslında derdi bilinmeyenin dertlenmesiydi yalnızca. Kaşı olanın kaşım var diye şükredeceğine kaşım yamuk diye kahretmesiydi bir bakıma. Öyle mal gibi etrafta dolaş, için kıyılsın, sıkılsın. İlacı hakikattir, hakikatı ise aşktı. İki damla gözyaşı döktüm giden ama giderayak beni aydınlatan Deli Rasim için.
...
Aşırı derecede övülen, ödül almış bir yazarımızın okuduğum ilk kitabı. Yanlış kitaptan başladığım için mi, öyküleri bana hitap etmediği için mi bilmiyorum ama 2 öyküsü dışında diğerlerinden bir şey anlamadım, hemde çok vasat buldum. Kitaba ismini veren Vicdan Sızlar ve incelemenin başında alıntılar paylaştığım Cana Kıymık hikayeleri etkileyici akıcı, merak uyandırıcıydı. Diğerlerinde tam olarak ne anlatıyor anlamadım. Sorun bende sanırım. Ama yinede öykü okumak isteyenler için alternatif kitap olarak seçilebilir.
İki kez okudum. Güray Süngü öykücülüğü diye bir şey var ve inandım. Öykücülüğü üzerine tezler, makaleler yazılmış üretken ve nitelikli bir yazar. Romanları da öyküleri kadar nitelikli. Öykücülüğünü değerlendirme yetkinliğim yok. Ama bazı bilgiler verebilirim. Postmodern anlatının imkanlarını kullanıyor. Geleneksel hikayeyi hatta modern kısa öyküyü
Battı kıymık kana karıştı kırıkları
Cana gam kırıkları
Ey yaralar dağılın beden denen eve
Neşesini tadın (uzun bir süre)
Kar kar üstüne bir kara gece
Nal kesikleri bileklerimi kavradığı
Üşüten alevin başında duman duman nefesli bir kara gece
Vazgeçtim söylemekten (uzun bir süre)
Bir şiir belki imdada yetişir
Çıkarır içimden kırıklarını
Maskelerini yanık yaraların
Acıyı acıyla çarpıp (uzun bir süre)
Yaraları dıştan içe yan/a yana
Çekilir darağacında eski bakiye
Nereden nereye (uzun bir süre)
(2022)
"Ama bazen insan anlatmak istemez. Şevki yoktur. Neden yoktur? Neden şevkini kaybetmiştir insan? Bunlar önemli sorular..."
Belki de anlatmak ister ama kimse duymasın ister ya da duysunlar ama duymamış gibi yapsın ister. Ya da sessiz susarken içindeki bütün çığlıklar duyulsun ister insan. İnsan çünkü, ister de durur, durur da ister veya.
Halepçe
Önce çürük elma kokusu kapladı bütün sokakları
Sonra paramparça bedenler...
Döndü dolaştı Halepçe meydanında
Gözleri kanlı savaş köpeklerinin kişneyen vahşi atları...
Ve düştü gül kanlar içinde çırılçıplak
Toz bulutları arasında Halepçe meydanında.
Eğildi insanlık zalimin önünde diz çöktü
Hıçkırığa boğuldu vicdanlar..
Susma bu susuşun hançerden beter
Bu susuşun kıymık kıymık batıyor nice masum cana
Daha nice Halepçeler ağlayacak susarsan
İnsanlık kan ağlayacak...
Zorunlu Not(2019): Lütfen bu kitabın ''Vicdan Sızlar'' adlı hikayesini okumadan yazdığım incelemeyi ciddiye almayınız:
Vicdan Sızlar kitabının aynı adlı hikâyesindeki üsluptan ilham ile bir inceleme yazısı kaleme almak;
Vicdan Sızlar kitabını yeni okudum, bitti. Yani ben okumadım bir arkadaşım okumuş. Zaten 10 yıl önce okumuş. Pek hatırlamıyor da kitabı. Kitabı dün bitirdim. Çok farklı bir üslup dikkatimi çekti hemen. İbrahim Tenekeci ne güzel kitap yazmış dedim bitirince. Arkadaşım içinden bazı hikâyeleri sevdiğini söyledi. ‘’Cana Kıymık’’ , ‘’Evvel Ahir, Batın, Zahir.’’ , ‘’Küle Dön…’’ , ‘’Kibir’’ , ‘’Dünyanın En Orta Yeri’’ sevdiği hikâyelerdenmiş. Ben 11 yıl önce okuduğum için hikâyeleri pek hatırlamıyorum tabii, o yüzden yorum yapacak değilim. Kitabı bugün bitirince hemen ilk iş yorum yapmak istedim. Farklı bir kitap okumak isterseniz tavsiye ederim demişti arkadaşım 5 yıl önce. Ben hayatımda hiç kitap okumadığım için kitap okumaya bu kitapla başlamak istiyorum, ya siz?
Cana kıymık denen, cana batan kıymık denen aşkın aslında cana kıymak da olduğunu anladım. Ama ölmek için değil, canı öldürmek için. Can ölmezse canan nasıl yaşasın.