Selam gençler.
Şu ara sinirlerim çok bozuk. Aşırı boş ve anlamsız şeyler gelişiyor. Tabi bunları anlatabilmem için üstünden biraz zaman geçmesi gerekiyor. Bir şeyler karalayıp içimi rahatlatmam lazım. Başlayalım o zaman.
İnce Memed'in yeri bende inanılmaz ayrıdır. Atamın hayat hikayesiyle gayet yakından alakalı, hatta aynı gibi bir şey. Ki
Şeriat,İslamdır.İslam ise Anadoluyu bize vatan yapan Alparslan’ın uğrunda can vermeyi cana minnet addettiği Allahın nizamıdır.Şeriata söven ya masal niyetine okutulan bir tarihle ecdadına düşman yapılan zavallı ya da Şeriatçı Fatihin kılıcı önünde diz çöken Kostantinin torunudur.
Zahit, bize tan eyleme
Hak ismi okur dilimiz
Sakın! Efsane söyleme
Hazret’e gider yolumuz
Erenlerin çoktur yolu
Cümlesine dedik belî
Ko disünler bize deli
Usludan yeğdir delimiz
Muhyi! Sana ola himmet
Âşık isen câna minnet!
(Elif Allah, mim Muhammed)
Kisvemizdedir dalımız.
Sayfa 87 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. BasımKitabı okudu
İşte gör ey gururlu kişilik, ey başı yükseklerde düşünce! Minnet ve alçaklığı küçümserken bir insanın en zorba küçümsemelerini cana minnet sayıyorsun. Yürü ey sözünde durmaz yaratık!
Zâhid bize ta’n eyleme
Hak ismin okur dilimiz.
Sakın efsane söyleme,
Hazret’e varır yolumuz.
Sayılmayız parmağ ile
Tükenmeyiz kırmağ ile
Taşramızdan sormağ ile
Bilemedi kimse neler çektiyse
Yüreğinde yangın, kor vardı deyin
En çorak toprağa her ne ektiyse
Bir ömür, bir umut beklerdi deyin
Gelen derdi cana minnet sayardı
Hüzün deryasıyla yüzün boyardı
Gaflet libasından kendin soyardı
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
"Niyazi Yıldırım, aşk ile imanı, tarihle zamanı, kavuşma ile hicranı birleştiren bir destan şairidir."
Ahmet Kabaklı
Bu destan, bugün yaşamakta olduğumuz Türkiye-Anadolu coğrafyası üzerinde var oluşumuzu sağlayanların... Bu toprakları, maddesi ve manası ile hakiki bir "vatan" yaparak; milletimizi geçmişten geleceğe bağlayanların... Bu vatan üzerinde, milli şahsiyetimizi mayalandırıp, yoğuranların... Anadolu Selçuklu ve Osmanlı cihan devleti gibi, insanlık tarihi içinde altın sayfalar açan iki devleti kuranların destanıdır... Onlar ki, kimi kılıç erleri idiler, kimi kalem erleri. Kimi, gaibin sırlarına ermiş velilerdi. Kimi şair, kimi ozan, kimi mimar, kimi âlim, kimi ârif, kimi hoca, kimi hakan, bey, paşa.. Kimileri adsız, rütbesiz kahramanlardı. Fakat hepsinin ortak yanları vardı... Dağ yürekli savaş erleri. Derya gönüllü irfan erleriydiler. Alperen'diler. Allah, vatan, bayrak, din ve devlet uğruna ölmeyi cana minnet bilendiler. Bin yıllık bir zaman kesiti içinde zirveleşen, tesirleri günümüze kadar ulaşan ve hâlâ aramızda yaşarcasına var olan âbide şahsiyetlerden bazıları, bu destanda yer almış. "Alperenler" diye adlandırdığımız şahsiyetlerden daha yüzler, hatta binlercesi vardır. Bu küçük kitapta tarihî şahsiyetler ön planda yer almış, efsaneler ve mitolojik motifler üzerinde durulmamıştır.
Alperenler DestanıNiyazi Yıldırım Gençosmanoğlu · Panama Yayıncılık · 201740 okunma
"Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
"Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik...
Devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk ikibuçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını Allah'ın,
Zahid bizi kınama,
Hak ismi okur dilimiz,
Sakın efsane söyleme,
Hazrete gider yolumuz.
Erenlerin çoktur yolu,
Cümlesine dedik evet,
Ko desinler bize deli,
Usludan yeğdir delimiz.
Muhyi sana ola himmet,
Aşık isen cana minnet!
Ey gönül bir cân için her câna minnet eyleme
Ni'met-i dünyâ için sultâna minnet eyleme
Bu cihânın varlığına yok deyüp de ağlama
Gir kanâ'at evbine nâdâna minnet eyleme
-Laedri-