Vurulup temiz alnından,uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna,ya Rab,ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pak anlı değer.
Gazi üniversitesinde öğrenci olduğum 2004 senesinde okumuştum.Yazın Bayburt'ta simit satıyordum.Eve gelip o yorgunlukla bu kitabı okuyordum.O gün bu kitaptan aldığım haz apayrı bir şeydi ki bugün okusam bulamam belki.
Malazgirt'ten Çanakkale'ye kadar şanlı tarihimizde kesitler sunan kıymetli bir eser.İçerisinden bilindik konular dışında unutulmuş kahramanlarımızın öykülerine de yer verilmiştir.
Bunlardan birisi de Canbolat Beydir.Kilis sancak beyinin oğlu padişahın arzusu üzerine Kıbrıs kuşatmasına katılmıştır.Babası oğluna kıyamaz ama padişaha karşı boynu kıldan incedir. Magosa Kalesinde düşman kalenin gediğine ucunda keskin bıçaklar bulunan bir çark kurmuştur.İçeriden el ile çevrildikçe gedikten içeri geçmek isteyen askerlerimizi doğruyor. Çark döndükçe nice Osmanlı askeri şehit düşüyor. Bu manzara Canbolat Bey'in yüreğine dokunur ve kendisini atıyla beraber çarkın üzerine atarak şehit olur.Çark da bozulur.Magosa Kalesi düşer böylelikle.
Tarih okumuyorum bu ne büyük eksiklik böyle.( öz farkındalığım)
Bir mücadele ki sergilenen, sadece insanlar değil savaşan. Binalar, müesseler, eşyalar, havadaki bulut, yerdeki ağaç bile bu mücadelenin içinde sanki. Sadece insanlar değil gazi olan.
Gözlerimi bir binaya dikmiş bunları düşünüyorum. Bu bina "Mekteb-i Sultani". Cumhuriyetten sonra "Galatasaray Lisesi" adını aldı. Bu okul keşke dile gelse ve şahit olduğu manzaraları bizlere anlatabilse.