18 Mart Çanakkale Zaferi
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
18 Mart 1915. Türk kanının yarattığı bir gün... Ne pahasına olursa olsun saldıran düşmanın çelik yürekler, yalçın dayanışlar karşısında eridiği, kırıldığı gün. Türkü bir kere daha tanıtan, onu tarihte bir kere daha kudretle yaşatan bir gün: 18 Mart 1915. Karşı sırtlarda yalnız Türkün olan, son Türk dünyada yaşarken Türk adını taşıyacak olan karşi sırtlarda kırmızı tuğlayla kızıl bayrağımız gözüküyor. 18 Mart 1915 ve bayrağımız...
Reklam
Şahı mat etmek
Savaş başlıyor. İngiltere savaş kabinesi Çanakkale'ye cephe açma fikrini tartıştı. Sonunda harekâta karar verildi. İngiliz ve Fransız gemilerinden oluşan ve"Yenilmez Armada" diye anılan donanma Çanakkale açıklarına gelip demirledi. 18 mart sabahı donanmanın Çanakkale boğazına girişi gerçekleşti. Seyit onbaşı'nın vurduğu ocean zırhlısı dümeni kırıldığı için kendi etrafında harmanlamaya başladı. Etrafındaki diğer gemiler kendilerine çarpmasın diye kenara doğru kaçarken kıyılara döşenen mayınlara çarptılar . 18 mart günü 18 büyük gemiden 7'si ağır yaralandı ve bir kısmı battı geriye kalanlar panik halinde geri dönmeye çalıştı. Bu kader değildi de neydi .
Sayfa 337 - LopusKitabı okudu
18 Mart Çanakkale Zaferi Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer...
"Cevat Paşa plânlarına çok ümit bağlamıştı; topların yerleri menzillerin göre ayarlanmıştı; Karanlık Liman düşman için sığınak haline gelmeliydi. İşte o zaman, orada uyuyan mayınlar devreye girecek, her türlü imkânsızlığa rağmen zafer onlara gülecekti."
Çanakkale Şehitlerine
... Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı dünyâda eşi? En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!” Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi! ... Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer… Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere, Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre . Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler… Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! ...
Sayfa 448
Reklam
452 öğeden 291 ile 300 arasındakiler gösteriliyor.