Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil, Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil, Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz. Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb, Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb (ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE )
"Âh Çanakkale!.. Vatanın hürriyeti, din-i mübîn-i İslâm’ın izzeti uğruna toprağında binlerce şühedanın ebediyet uykusunda yattığı Çanakkale!.."
Reklam
…Bütün günümüz adeta merak sancısı içinde geçti. Yalnız yemekten değil, düşünmekten de kesilmiştik. Zırhlıları, tümenleri ve alayları ile Birinci Dünya Harbi düşmanlarının zaferi, hâlâ İstanbul'un surlarında ve sokaklarında idi. Bir tek umut, bir avuç askerde ve Mustafa Kemal denen isimde idi. Nihayet Rumca gazetelerde ilk rivayetler çıktı. Biz,
Sayfa 322
Ruşen Eşref Beyin 1918'de Gazi Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı röportajda Atatürk, Bomba Sırtı Vakasını şöyle anlatıyor; " Mütekabil siperler arasında mesafeniz sekiz metre, yani ölüm muhakkak...Birinci siperdekiler hiç kurtulmamacasına kâmilen düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar şayanı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz! Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur dahi göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim Cennete girmeğe hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesi'ni kazandıran bu yüksek ruhtur. "
Sayfa 14 - Şehitkale Yayıncılık
Yaralılar
1953'te Balıkesir'e geldiğimizde, mahallemizde bir çıkmaz sokakta penceresinin önünde, oturarak hiç durmadan " Çanakkale içinde vurdular beni " türküsünü söyleyen biri vardı. Bir bacağı dizinden, diğeri bileğinden kopmuş, sol kolu omzundan yok, sağ elinde sadece üç parmak vardı ve iki gözü kördü. Yirmi yaşında askere alınmış, ilk safta önünde patlayan bomba ile harp dışı kalmıştı. Hep o anı yaşardı. Bir patlama ile kendini harp dışı eden, gençliğinden ayıran o " an " için kahrederdi. O muhteşem gaziye anası ve kendisini ona adayan bir kız kardeşi bakıyordu. Unutuldu gitti.
Sayfa 18 - Şehitkale Yayıncılık
Kuru Fasulye
1999 Mart'ında pek çok kitap yazmış, ilginç bir köy imamı ile ilgili araştırma yapmak için Edremit'e gitmiştim. El Ezher'de okumuş, Teşkilat-ı Mahsusa'da çalışmış, Çanakkale-Filistin cepheleri, Milli Mücadele derken, yıllar sonra Edremit'e dönmüş, binlerce kitabını Edremit kütüphanesine bağışlamış birisi: Tahir Harimi Balcıoğlu Onun ile
Sayfa 107 - Şehitkale Yayıncılık
Reklam
Şehit Mehmet Nöbette
Sabah nöbet yerinde ne var ne yok, kontrol etmek ve nöbettekileri değiştirmek için, bir başka manga gönderildi. Biraz sonra yeni giden manga çavuşu, şaşkın bir vaziyette geri geldi. " Yüzbaşım, bütün nöbetçiler şehit olmuş, ama çavuş nöbeti bırakmıyor..." dedi. Yüzbaşı ile beraber ben de gittim. Gerçekten de çavuş nöbette idi. Bir kayanın üzerine abanmış, parmağı tetikte, gözleri açık bütün dikkati ile ileriye bakıyordu. Bir mermi alnından girmiş, arkadan çıkmıştı. Sırtı kan içinde idi. Alnından akan kan, göz çukurlarından aşağı yaş gibi damlamıştı. Önce silahını alalım dedik, bırakmadı. Yüzbaşı geldi, eliyle çavuşun omzuna dokunarak: " Sen görevini yaptın. Nöbetin bitti." dedi. Şaşırtıcı bir şey oldu. Çavuşun parmakları çözüldü, yavaşça kayıp sırt üstü uzanıverdi. Kim bilir, şehit orada hala nöbette idi... " Allah yolunda öldürülenlere " Ölüler " demeyin, zira onlar diridirler. Fakat siz farkında değilsiniz. "
Sayfa 304 - Şehitkale Yayıncılık
Gelibolu'daki kanlı muharebeler, Türk ordusunun çiçeğini yemiş bitirmiştir. General Aspinall-Oglander
Sayfa 343 - Şehitkale Yayıncılık
188 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.